Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, terör örgütü PKK’dan bir grubun silah bırakmasına ilişkin olarak, “Dünyanın ve bölgemizin büyük bir türbülanstan geçtiği, ülkemizin ateş çemberinin içinde bulunduğu bu dönemde terör örgütünün ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi doğrultusunda silahları somut şekilde tasfiye etmeye başlaması doğru yönde atılmış bir adımdır. Başta Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Bahçeli, DEM temsilcileri ve ilgili devlet yetkilileri olmak üzere örgütün tasfiye sürecinde emeği geçenleri tebrik ederim. Ancak terör örgütünü tasfiye sürecine zorlayan gerçek kahramanlar son elli yıl içinde vatanımızın ve milletimizin birliği için hayatlarını feda eden şehitlerimiz, gazilerimiz ve onların yakınlarıdır. Onları üzecek, onların yüreklerini sızlatacak hiçbir söylem ve eyleme asla izin verilmemelidir” dedi.
Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, TBMM’de düzenlenen Yeni Yol Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Davutoğlu, konuşmasının başında 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nün 9’uncu yıl dönümünde şehitleri rahmetle andı. Toplantıda, Ahmet Davutoğlu’nun 15 Temmuz 2016 gecesi Türk ve yabancı televizyon kanallarında yaptığı konuşmaya ait video gösterildi. Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı
“‘Bu gece birileri için karanlık bir gece olabilir; ama yarın demokrasimize sahip çıkarak aydınlık bir güne doğacağız’ dedim. Bugün de aynı kararlılıkla söylüyorum: Bu milletin değerlerine, bu devletin bekasına, bu demokrasinin milli iradesine meydan okuyacak içerden ve dışardan bedhahlar olacak olursa aynı kararlılıkla mücadele ederiz. Ancak, bugün aynı zamanda bir muhasebe günüdür ve soru net ve açık bir sorudur: O gün milli değerlerimiz, devletimiz ve demokrasimiz için canlarını feda eden kahramanlara görevimizi yaptık mı? Hepimiz bu kahramanlara ve o gün sokağa inerek çıplak elleriyle tanklara direnen aziz milletimize hesap borcumuz var.”
Davutoğlu, TBMM’de kurulan Darbe Araştırma Komisyonu’nun işlevsiz bırakıldığını, sorumlu makamların soruları yanıtsız bıraktığını söyledi. Kendisinin 75 sayfalık bir rapor sunduğunu ancak komisyonun raporunun açıklanmadığını belirten Davutoğlu, “Eğer FETÖ’ye hizmet eden birini arıyorsanız bu raporu sümen altı edenlere bakın” dedi.
Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’a da sert sözlerle yüklenen Davutoğlu, “Düşük profilli başbakan ‘en hoşlanmadığım proje 15 Temmuzdu’ dedi. Düşük profilli başbakan şimdi cevap vermek zorundadır: Proje ile ne kast etti? Eğer hala bu görüşteyse projeyi anlatsın; değil de bir dil sürçmesi olmuşsa şehitlerimizin yakınlarından ve milletten özür dilesin” ifadelerini kullandı.
“Örgütün tasfiye sürecinde emeği geçenleri tebrik ederim”
“Son derece kritik tarihi eşiklerden geçiyoruz” diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Dünyanın ve bölgemizin büyük bir türbülanstan geçtiği, ülkemizin bir ateş çemberinin içinde bulunduğu bu dönemde terör örgütünün ‘Terörsüz Türkiye’ hedefi doğrultusunda silahları somut bir şekilde tasfiye etmeye başlaması doğru yönde atılmış bir adımdır. Başta Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Devlet Bahçeli, DEM temsilcileri ve ilgili devlet yetkilileri olmak üzere örgütün tasfiye sürecinde emeği geçenleri tebrik ederim. Ancak terör örgütünü tasfiye sürecine zorlayan gerçek kahramanlar son elli yıl içinde vatanımızın ve milletimizin birliği için hayatlarını feda eden şehitlerimiz, gazilerimiz ve onların yakınlarıdır. Onları üzecek, onların yüreklerini sızlatacak hiçbir söylem ve eyleme asla izin verilmemelidir.
Önemli bir konuda da ilgili herkesi uyarmayı vazife telakki ediyorum. Silah bırakma töreni bir son değil bir başlangıçtır. Örgütün tasfiye süreci sembolik görüntülerle değil, sistematik ve takvimlendirilmiş bir eylem planı ile ortaya konmalı, her aşaması MİT ve TSK yetkililerimizin mutlak takip ve denetiminde yürütülmeli; MGK ve TBMM nezdinde raporlandırılmalıdır. Daha kat edilmesi gereken çok önemli aşamalar bulunmaktadır. Son terör örgütü üyesi silahını bırakmadan ve sadece ‘Terörsüz Türkiye’ değil ‘Terörsüz Bölge’ hedefine ulaşmadan rehavete kapılamayız.
Ayrıca özgürlük-güvenlik dengesi temelinde insan haklarına dayalı tam ve eksiksiz bir demokratik düzene ulaşmadan da gerçek bir istikrar ve barış iklimine kavuşamayız. Toplum bazında bizi umutlandıran gelişme, ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine desteğin yüzde 69 gibi ciddi seviyelerde olmasıdır. Hiç şüphesiz, doğru adımlar atılmaya devam edildikçe, bu teveccüh daha da artacak ve ete kemiğe bürünecektir. Heyecanımız büyük lakin, bir umut iklimine gark olmakla birlikte elbette endişelerimiz de bakidir ve heyecanlarımız rehavete kapılmamıza vesile olmamalıdır.
“Süreci küçük siyasi hesaplara ya da ideolojik bağnazlıklara kurban etmeyelim”
İktidara da muhalefete de tek bir çağrım var: Bu süreçte gerekirse sert ama samimi tartışalım, ancak süreci küçük siyasi hesaplara ya da ideolojik bağnazlıklara kurban etmeyelim. Önce iktidara sesleniyorum. Bir an evvel bu tasfiye süreci sistematik ve takvimlendirilmiş bir eylem planına dönüştürülmelidir. Bu sürece hiçbir şekilde üçüncü taraflar dahil edilmemelidir. Son dönemde ABD Büyükelçisinin bazı terör örgütü liderlerini ABD’de misafir edebileceklerini söylemesi haddini aşmaktır. Biz ABD’de misafir edilen bazı hainlerin 15 Temmuz’da milletimize ve devletimiz neye mal olduklarını biliyoruz.
Türk-Amerikan ilişkilerini de riske edebilecek böylesi bir düşünceyi zihninizden dahi geçirmeyin. Bu bölgede yüzyıllardır birlikte yaşayan bu bölgenin onurlu Türkleri, Kürtleri, Arapları, Acemleri olarak biz kendi geleceğimizi birlikte inşa edebiliriz, siz gölge etmeyin yeter. Bu sürecin her aşaması MİT ve TSK yetkililerimizin mutlak takip ve denetiminde yürütülmeli; MGK ve TBMM nezdinde raporlandırılmalıdır.
Bazı soruların cevabı ivedilikle verilip süreç hızlandırılmalıdır. Tepedeki 30-40 kişilik yönetim kadrosunun ne olacağı; suça bulaşmamış olanların hayata tekrar kazandırılması; PKK’nın elinde ne kadar silah olduğu, bunların hangi takvimde, hangi bölgelerde, kimlere teslim edileceği ivedilikle belirlenmelidir. Suriye ayağında, Kürt sorununun çözümü ve Kürtlerin geleceğinin belirlenmesi süreçleri bölge dışı aktörlerin müdahalelerine imkan vermeden gerçekleştirilebilmelidir. Bütün bunlarla birlikte değişen dünya ve bölge dengeleri gereği, tıpkı bizim 2005, 2010 ve 2015’te yaptığımız üzere yepyeni bir Milli Güvenlik Stratejisi oluşturulmalıdır.”
“İçeride ‘düşman hukuku’ yürüttüğü intibaı yaratmak sürecin çok önemli bir ayağını topal bırakmak anlamına gelir”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tavsiyede bulunan Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Bu süreci AK Parti Genel Başkanı vasfıyla değil Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı vasfıyla yürütün. Partili Cumhurbaşkanı olgusu en çok siyaset-üstü milli bir kucaklayıcılık gerektiren bu tür süreçlerde zararlı olmaktadır. Konuşmanızın Türkler, Araplar ve Kürtlerin tarihteki dayanışmalarına vurgu yaptığınız, Suriye ve Irak’a yönelik hassasiyetiniz ve jeopolitik analiziniz hem anlamlı hem doğruydu.
Ancak Cumhurbaşkanın olgunluğu ile yaptığınız bu vurgulardan parti genel başkanı olarak yaptığınız kısımlara geçildiğinde psikolojik bir kayma yaşandı. Bu konuda 2 sorunumuz mevcut. Biri mekan, diğeri dil sorunu. Böylesi önemli bir hitabın tüm toplumu kucaklayan bir dille, herkesin cumhurbaşkanı vasfıyla ve AK Parti toplantısında değil bağımsız bir mekanda yapılması gerekirdi.
Bir cumhurbaşkanının, hem de bütün bir toplumun desteğini arkasında görmek istemesi gereken bir devlet adamının AK Parti Genel Başkanı diliyle topluma seslenmesi ferasetli bir tutum değildir. Nitekim bir gün sonraki konuşmanızda bu yanlışı tashih etme yönünde cümleler kurdunuz, ama inandırıcı olamadınız.
‘AK Parti, MHP ve DEM olarak birlikte yürüyeceğiz’ sözleriniz, aynı zamanda toplumun bir kısmını dışlayan, kutuplaşma zihniyetini körükleyen, akla da seçim, sandık ve yeniden seçilmeye dönük fırsatçı hedefleri getiren bir yaklaşımı içermektedir. Sizin aklınızda öncelikli olarak bunlar olabilir. Zira, ısrarla CHP’yi ve yürüttüğü yargı sürecini bu kucaklaşma ikliminin dışında tutmanız da belli ki bununla alakalıdır.
Ama terörsüz Türkiye ve bölge hedefi güdüyorsanız, hukuku ve demokrasiyi önceleyen geniş bir vizyonla hareket etmek mecburiyetindesinizdir. Bir yandan başta IKBY, Suriye ve Irak’la ortak jeopolitik hedeflerin kapısını aralarken, içeride ‘düşman hukuku’ yürüttüğü intibaı yaratmak sürecin çok önemli bir ayağını topal bırakmak anlamına gelir.”
Davutoğlu’ndan muhalefet liderlerine “ümmet” tepkisi
Konuşmasının devamında muhalefet partisi liderlerine de tavsiyelerde bulunan Davutoğlu, “Ümmet kavramına karşı yapılan tahfif edici muhalefet hem bu kavramın özünü, hem millet nezdindeki itibarını hem de Ortadoğu halkları arasındaki rolünü bilmemek demektir. Şunu herkes kavramalıdır ki ‘ümmet’ vurgusu, bu coğrafyada, mayasında İslam’ın olduğu mezhep, etnisite ve dini inanç ayrımını gözetmeyen çoğulcu bir birlikteliği temsil etmektedir” dedi.