Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Bugün Bize Bu Zulmü Yapanların Yarın Burada Yargılanmayacağının Bir Garantisi Yok”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi’nde Cumhurbaşkanı

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi’nde Cumhurbaşkanı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun duruşmasına katıldı.

İmamoğlu ve tutuklu yargılanan diğer CHP’li isimleri ziyaretinin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Özel, “Değerli arkadaşlar, bugün Ekrem Başkanımızın sizin de takip ettiğiniz davasını takip etmek, buradaki arkadaşlarımızı ziyaret etmek üzere Silivri’deydik. Davayı izledik, ziyaretlerimizi yaptık. Şimdi ayrılıyoruz. Tabii içimiz buruk olarak ayrılıyoruz. Bir gün gelecek buradan Ekrem Başkan’ı, arkadaşlarımızı alacağız ve iktidara doğru yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. O güne kadar da büyük bir kararlılıkla, büyük bir umutla ve büyük bir inatla adaleti talep etmeye devam edeceğiz” dedi.

Özel, şunları söyledi:

“FETÖ’CÜLERİN KURDUĞU, SONRA KENDİ BAŞLARINA BELA OLAN MAHKEME SALONU”

“Bugün mahkeme o Akın Gürlek’in olmayacak alınganlıkla, kendi kendine yarattığı bir mağduriyete aslında geçit vermedi. Şöyle geçit vermedi. Kendisine ‘Bize bu kötülükleri yapıyorsunuz. Gençlik Kolları Genel Başkanımızı sabahleyin evinden almışsınız. Bizim çocuklarımıza bunu yapıyorsunuz ama biz ileride sizin çocuklarınızın başına bu gelmesin diye iktidar olacağız’ lafından, ‘Çoluğumla, çocuğumla tehdit etti’ dedi. Efendim ‘Terörle mücadelede görev almış kişiyi hedef gösterdi’ dedi. Bu hedef gösterme yönünden beraat etti ve esas olarak o günlerde, ‘Vay efendim terörle mücadele eden kişiyi hedef gösterdi’ diye televizyonlarda köpürtülen suçun işlenmediği mahkeme tarafından ortaya çıktı. Ama tehdit suçundan iki aylık bir ceza verdiler ve onun dışında da hakaret suçundan bir yılın üzerinde bir ceza vererek, aslında siyasi yasak getirmek üzere niyetlenilen bu mevzuda siyasi yasak meselesi istinafa, istinaftan sonra Yargıtay’a, yani ileri zamanlara kaldı. Bu yönüyle aslında bu kadar organize bir kötülüğün içinde geldiğimiz noktada bir siyasi yasak meselesinin çıkmamış olması benim açımdan olumlu. Ama bu kadar saçma sapan bir durumda üç suçlamadan ikisinden ceza verilmesi elbette ki son derece ayıplı bir durum. Ben içinde bulunduğumuz bu berbat atmosfer içinde bu kararın olabilecek en kötü karar olmadığını değerlendiriyorum. Ekrem Başkan ‘Zaten burada yargılama mı yapılıyor?’ gözüyle bakıyor meseleye. Bir kere yargılama yapılacaksa Çağlayan Adliyesi’nde yapılacak. Niye Silivri’ye gelip de burada kampüsün içinde? Neyden korkuyorsunuz? Ve doğal olarak her bir tarafı hak ihlali olan, FETÖ’cülerin kurduğu, sonra kendi başlarına da bela olan o mahkeme salonu bize de nasip oldu. Oysaki FETÖ’cüler onu bir kumpas davasıyla Atatürkçüleri ordudan temizlemek için kurdular bu salonu. Yargılamayı da burada yapıyorlardı. Korkuyorlardı, şehrin içine gitmek istemiyorlardı. Bu olmayacak salonda bizim de arkadaşlarımızın nasibine yargılanmak ve cezalar almak düşüyor. Ama herkes bilsin ki, o FETÖ’cüler burada. Örneğin Özese, beni bundan 13 yıl önce, bu salondan dışarı attırmaya çalışan, onun benden, benim ondan şikayetçi olduğumuz, Ergenekon’un hakimi Özese. Kendi burada yargılandı, şimdi burada hapis yatıyor. O yüzden bugünün kudretlileri, bugünün kendilerince şımartılmışlarının bu işin ilerisini düşünmeleri lazım. Herkes, devrin Zekeriya Öz’ü gibi sınırdan kaçıp gidemiyor. Burada kalıp, burada yatanlar da var. O günün iftiracıları vardı, gizli tanıkları vardı. Hepsi burada yatıyor, arkada yatıyor. Bugün bize bu zulmü yapanların yarın burada yargılanmayacağının bir garantisi yok. O yüzden herkes aklını başına alarak işini yapacak.”

“BURALARDA MAHARETLİ İŞLER YAPANLAR VARMIŞ”

“Geçen gün söyledim, alınmış. Ona buna hart hurt yapıyormuş, ‘Genel Başkan bana söyledi.’ Dedim ya ‘Saçını toplayıp, aklını başına toplamayan biri var’ diye. O birine söylüyorum. O biri, bütün bu mala çökmelerde, herkesin şirketine el koymalarda pek mahir. Ama başka maharetleri varmış. Artık bu mala çökme meseleleri falan, Allah muhafaza, bunun da önceden haberi olanlar oluyormuş. Çökülmeden kendini kurtaranlar oluyormuş. Buralarda maharetli işler yapanlar varmış. Dokümante ediyoruz bunları. Bugüne değil, tarihe bırakıyoruz bunları. Ama hesabını gerçekten mahkemelerde görüleceği gün teker teker çıkacak o malına çökme tehdidiyle ‘gel gel’ yapmalar falan. Ne diyordu Sayın Erdoğan? Daha dün, evvelsi gün. ‘Beyaz Toroslar bu Kürt meselesini, PKK’nın güçlenmesini sağladı.’ Senin masanın üstündeki beyaz Toros’u bilmeyen mi var? Nasıl bir sürecin içindeyiz, Erdoğan bir süreç götürüyor, Devlet Bey ‘Terörsüz Türkiye’ diyor ve DEM’in yaptıklarını kıymetlendiriyor. O beyaz Toroslar bugün görüşmeleri yapan heyetteki kişilerin eşlerini alıp götürüp getirmeyen beyaz Toroslar. Sen kime ne gösteriyorsun masaya beyaz Toros koyarak? Ey kimlere savcılık yaptırıyorsunuz arkadaşlar, kimlere? Kimlere ne işler yaptırıyorsunuz? Bakın bu adamı böyle şımartınca sen, çağırıyor kadıncağızı. ‘Çocuk kaç yaşında?’ ‘13.’ ‘Çok da küçükmüş, ağlar o şimdi. Benim dediğim gibi ifade ver.’ Kadını çocuğuyla tehdit ediyor. ‘Silivri’ye değil, evine git.’ İfadeyi beğenmeyince böyle demiyor musun? ‘Haydi, o zaman sana iyi yolculuklar.’ Akşam buraya bir geliyor. Kişi, doktor kontrolüne. ‘Niye?’ ‘Sevkin var.’ Nereye? Afyon’a. Nereye? Düzce’ye. Nereye? Buca’ya. Türkiye’nin dört bir yanına. Peki, sen bu mahareti nereden kazandın, maharetli savcı? Çünkü cezaevlerini biliyormuş. Biliyor ki Düzce’deki bir cezaevinde 40 kişilik koğuşta, 60 kişi yatıyor. Evladından kopardığı arkadaşımızı oraya yollayıp yerde yatırıyor. Neden? Dayanamasın, teslim olsun, gelsin iftira atsın. Kaç kez söyleyecek kadın sana? ‘Biz ihaleleri işimizin gereği şekilde, en iyi şekilde yaptık. Ona göre çalıştık. Kimseden de bir talimat almadık.’ ‘Söyle; Ekrem’den bir talimat aldım. Çık git evine.’ Yahu ne onurlu bir direniştir o kişilerin bu kadar tehdide rağmen… Mansur Başkan anlatıyor, ‘Bir kişiyi tutuklama ile tehdit ettikten sonra her ifadeyi alabilirsin’ diyor. İnsanları ‘Oğlun var mı var?’ ‘Var’ ‘E burada sıkılır’ diyor, çocuğun birazcık da psikolojik sorunları olduğunu öğrenmiş. Ertesi gün oğlunu içeri alıyor. ‘İftira at, salayım oğlunu’ diyor. Yahu böyle şey olur mu? Hepsini yapan, şimdi dedim ya Akın Bey’i biraz dinlendirmeye alacağız. Onun daha yaptıklarını tek tek… Toplamdan sorumlu zaten. Ama kendiyle bir buraya getirdiği ve teknik işleri yaptırdığı, zulüm işlerini yaptırdığı, en son şimdi mala çökme işlerinde marifetlenen bir arkadaşın neler yaptığına bakacağız..

“BEYAZ TOROS’LA SEN KİMİ TEHDİT EDİYORSUN?”

“Arkadaşlar ‘Bir ay sonra birbirinizin yüzüne bakamayacaksınız’ dedi Tayyip Bey. Üstünden geçmiş dört ay. Aha da birbirlerinin yüzüne bakıyorlar, benim de gözümün içine bakıyorlar. Hepimiz bir aradayız. Akşam da Kartal’da yine milletin gözünün içine baka baka masumiyeti… Peki, bunların bu yaptıklarını kim nasıl savunacak yarın? Küstah herif. Beyaz Toros’u koymuş oraya, sen kimi tehdit ediyorsun? Onun malına çök, bunun malına çök. Ne diye yetiştirdiler sizi? Ne diye? ‘Bir masum içeride yanlışlıkla duracağına, 99 suçlu dışarıda gezsin. Tutukluluk tedbirini buna göre verin’ diye öğrettiler. Ne yapıyorsun sen? Ne diye herkesin anasının, babasının emeğiyle kurulmuş 60 yıllık şirketlere pat diye çöküyorsun. Kul hakkı yemiyor musun? Nasıl vereceksin hesabını? Bugünkü kudret yok. Yarın bir gün gelip de bilmem kaç yaşında, bilmem nerede yalvarırsın yattığın yerde, ‘Canım çıksın’ diye. Allah almaz canını, çektirir sana. Millete bu çektirilir mi? O yüzden biz kimsenin saçına başına bakmıyoruz. ‘Aklını başına al’ diye dedim ben onu sana. Gidenlere diyormuş, ‘Genel Başkanınız böyle yaptı. Ben size kötü davranacağım.’ Cirmin kadar yer yakarsın. Haydi. Cirmin kadar yer yakarsın. Her şeyin bir sınırı var. Bir gün çıkarım, isim isim, tane tane anlatırım. Bakalım sen çocuklarının yüzüne bakabilecek misin? O ne havalar ya böyle bunlar. Siz ne sandınız kendinizi? Aklınızı başınıza toplayacaksınız. Kâbusunuz olur, rüyanıza girerim arkadaş. Bak böyleyim. Bugüne kadar Özgür Özel’in geçmişten bir şeyi kafaya takıp da yapmadığı bir şey var mı? Söz verip de yapmadığı bir şey var mı? 87 Soma davası takip etmişim ben. Para mı dağıtıyorlar orada, sizin gibi paranın mı peşindeyim ben? 87 Soma davası takip etmişim. Niye? O 301 eşin, ananın, babanın; 130 çocuğun içeride yanan babasının adalet talebi yerde kalmasın diye yahu. Ben size mi bırakacağım arkadaşlarımın namusunu, haysiyetini? Kaç yaşında adamın tarlasını köstebek gibi kazdın, ne buldun? Hayal görüyor, kendi hayallerinde inandıkları bu üç isimlinin, zevzeğin Akın Bey’i, Akın Bey’in Erdoğan Bey’i, Tayyip Bey’i inandırdığı hayali bir kasanın peşinde kazıp da duruyorlar. Yok kardeşim, yok. Kişi kendinden bilir işi.”

“ENİNDE SONUNDA MASUMİYET ÇIKACAK ORTAYA”

“Biz çalmadık, çaldırmadık, çırptırmadık. Bir tane çıktı baklavacı. Bastık ensesine tokadı. Arkasında da durmadık. Sonra ne çıktı? Baklavacıya kumpas kurdurmuşsunuz. Baklavanın üstünden Altı Ok yapışmadı ama ampul çıktı. Bu dava boş, bomboş. Bu teknik dediğiniz, taktik dediğiniz adam zulmederek aldı imzayı. Dese ki bak Ekrem Başkan çağırdı, herkes Ekrem Başkan’a iftira atmasını istediniz metinlerin altına imza atsa, eninde sonunda yazmayacak mısın o iddianameyi? Tel tel dökülmeyecek mi? İspatlamayacak mıyız? Bunu attırdı ama bunun ispatı yok, bunu yaptı ama al sana kanıtı. Eninde sonunda masumiyet çıkacak ortaya. Siz ne yüzle çıkacaksınız o gün ortaya? Adam gibi işi yapana, bana bugüne kadar şahsıma 43 tane dava açılmış. Birinin hakimine, savcısına laf etmiş miyim? Bir tane savcıya laf etmişliğimiz, hakime laf etmişliğimiz var mı? Bir bu Özese’ye, bu FETÖ’cülere yapıyordum. Çünkü göz göre göre aslan gibi Atatürkçü, aslan gibi vatansever insanları sırf ordudan atmak için iftira atıyorlardı. Bir de size. Tarih beni mi haklı çıkardı o gün, bu FETÖ’cüleri savunanları mı? Yine haklı çıkacağız, yine haklı çıkacağız. O zaman siz insan içine çıkabilecek misiniz? ‘Annen, baban gelebiliyor mu?’ ‘Geliyor, yakında oturuyorlar.’ Ertesi sabah 600 kilometre öteye yolluyorsun belediye başkanımızı. Anası, babası geliyormuş da moral oluyormuş. Hasta adamı kapı kapı gezdirdiniz, şimdi koymuşlar Metris’e. ‘Ölecek’ diyor doktorlar, kanseri nüksediyor. Şu kadar vicdan var mı, şu kadar insaf var mı? Sen bir Zeydan Karalar’ı git bakalım aldın buraya koydun. 14 yıl önce suç işlenmiş diyorlar, 11 yıl önce suç işlenmiş diyorlar. O zaman bu örgüt mü vardı? Yok. ‘Bırak Adana’da yargılanayım.’ Rüşvete sokarım yine seni salmam. Ya alınmamış rüşveti nasıl yapıyorsun? Zeydan Başkan diyor ki, ‘Ya bırak Adana’da yargılanayım, yatacaksam Adana’da yatayım.’ ‘Yok, rüşvete sokarım yine seni salmam.’ Bak lafa bak. ‘Demedim’ de. ‘Demedim’ de. ‘Demedim’ de. O katip, o mübaşir, o odacı, o bilmem ne, yarın şahitlik yapacak. Yalancı değil. Tertemiz vatan evlatları onlar, hepsi şahitlik yapacak bu ifadelerinize. Sen kimsin? Ekrem Başkan’a diyor ‘Başkan ileride Cumhurbaşkanı olunca sen de beni yargılarsın.’ Nasıl vermiş cevabını? Seni, bizi mi var? Ben senden adalet bekliyorum burada. Siyaset mi yapıyoruz burada? Ben bunu yapmam, yaptırmam’ diyor adam sana. Ama bu mantıkta adamlarsınız, yazıklar olsun. Yazıklar olsun hepinize.”

“AHMET ÖZER, CHP’Lİ OLMAKTAN TUTUKLU”

“Siz bu insanların çoluğuyla çocuğuyla uğraştıkça vallahi billahi dar edeceğim size, dar edeceğim. Kitapta yazdığı gibi yap oğlum savcılığını. Devletin senden beklediği görev için yap savcılığını. Niye tehdit ediyorsun? Niye şantaj yapıyorsun? Niye gidip önden bilmem ne gelir deyip pazarlıklara bilmem nelere girişiyorsun? Geçen haftadan söyledim. Suyu ısınıyor, olmadık işlerle kalkışıyor, yapıyor diye. Bana bir de oradan artistlik yapıyor. Ahmet Özer’in 260 gündür boşu boşuna burada yattığı ortaya çıktı. Niye? 260 gün önce Türkiye’de Abdullah Öcalan İmralı’dayken ‘Ahmet Özer kıymetli biridir’ demesi, PKK’lı olmayı gerektiriyordu. 260 gün önce Ahmet Özer taziye telefonu açmış, ‘Anneniz sizin gibi kıymetli evlatlar yetiştirdi’ demiş. Kardeşlerinden biri dağdaymış diye teröriste kıymetli evlat dedin diye tutukladılar Ahmet Özer’i. Ahmet Özer ‘Barış’ diye kitap yazmış, ondan tutukladılar Ahmet Özer’i. 260 gün sonra Ahmet Özer’e, ki kıymetli bir paylaşım, eleştirmek için demiyorum. Sayın Fethi Yıldız Ahmet Özer’in bilge kişiliğine atıf yapar oldu. Atmosfer buraya geldi. Ahmet Özer PKK’lı olmaktan, tırnak içinde söylüyorum, ‘terörist’ olmaktan beraat etti, tutuksuz. CHP’li olmaktan tutuklu şimdi içeride. O dosyayı yedeklemek için, bomboş dosyayı, bambaşka bir iftirayı hem de Ahmet Özer’in hiç etkisi olmayan, yani 10 kişi tutuklu bir kişi dememiş ki ‘Ahmet Özer bize bu firmayı söyledi, bunu yaptı.’ Ahmet Özer’le ilişkilendirip tutuklama yapmışlardı. Ve o dosyada bile Sayıştay emekli kontrolörü bilirkişi, ‘Ahmet Özer’in hiç suçu yok’ diyor. İçişleri baş kontrolü bilirkişi, ‘Ahmet Özer’in suçu hiç yok’ diyor. Adı Satılmış Büyükcanayakın olan bilirkişi dahi, Olsa olsa Ahmet Özer’e görevi ihmal suçu verilir’ diyor, görevi ihmalin de tutuklaması yok arkadaşlar. Şimdi öbür dosyadan 255 gün boşu boşuna ‘Barış’ demiş diye taziye vermiş diye yatırdınız kişiyi ve görevi ihmalden ceza verseniz yatmayacağı kadar içeride tuttunuz. Bunu onu içeride tutmaya çalışanlara, operasyonu çekenlere değil, itiraz dilekçesini değerlendirecek hakime şunu söylüyorum. Elinizi vicdanınıza koyun, kendinizi onun yerine, onun çocuklarının yerine koyun ve lütfen artık bu hakkaniyetsizliği ortadan kaldırın. Millet bunu bekliyor. Ahmet Özer’in içeride tutuklu olmasının savunulacak en küçük, en olabilecek bir tarafı yoktur. Onu içeriden artık bugünden tezi yok çıkarmak vicdanın da gereğidir, adaletin de gereğidir ahlakın da gereğidir.”

“TALİMATLANDIRDIKLARI GİBİ BİR SONUÇ ÇIKARAMADILAR”

Bunun dışında son bir hususumuz var, onu da ifade edelim. ‘Dışarıda sorarlar’ dedim, ‘Ne diyeceğiz?’ Dedi ki ‘Mahkeme heyetine yaptığım hatırlatmayı dışarıda yaparsanız Genel Başkanım, millet versin kararını ne diyeceğiz diye.’ İdari yargıda diploma iptal davasıyla ilgili yapması gerekeni yaptı diye, yani ne yaptı? Üniversiteye bilgi belge sordu, iyi bir ara karar kurdu diye heyeti dağıttılar Türkiye’nin dört bir yanına. Büyükçekmece’de 1000 gündür beşinci kez savcı mütalaa vermiyor ki dava bitmesin diye. Tutuyor elde. Bitse, bir karar verse, veremiyor kararı. Çünkü yıllar önce olmuş bitmiş bir şeyi canlandırdılar, ilk başta bir umut buradan yapar mıyız diye, rezil oldular. Ahmak davası istinafta. Normalde bir yıllık iş 2,5 yıla doğru yürüyor. Halen daha görülmüyor. Neden? Yargıtay’a gidip de Yargıtay bozmasın, bu ahmak davası nereden çıkmış? Süleyman Soylu ‘ahmak’ demiş, o da demiş ki, ‘Sensin ahmak. İstanbul seçimini iptal ettiren ahmak’ demiş. YSK’ya karşı işlenen suç diye dava açıp ceza vermeye çalışıyorlar. Dördüncüsü; bizim bu operasyonları yapan, hani her yerden paralar çıkacaktı diye gazlayıp, bir kör kuruş bulunmadı ya operasyonda. Bir kör kuruş yok, stok videodan dolar görüntüsü veriyor bizim evlerden çıkmayınca. İlk günler sanki çıkmış gibi gösterdiler, yaydılar. Hep stok video çıkmadı mı? Hakan’ın belediye kasasından mühür çıktı, dolar çıkar gibi gösterdiniz. Aradım TRT’yi, ‘Ne yapıyorsunuz siz?’ ‘Stok video. Anadolu Ajansı yolladı.’ Onu aradım, ‘Elimizde yoktu, stok video.’ Bulamadın mı başka stok video? Kertenkele göster stok videodan. Stok videodan göstereceksen maymun göster. Niye dolar gösteriyorsun? Sanki evden para çıkmış gibi, yalancı sahtekârlar. O yüzden mali şubedeki adam, İstanbul mali şubenin başından aynı gün iki gün arayla önce Başakşehir’e, ilçe emniyet müdürlüğü, oradan Mersin’e. Neden? Çünkü işlerine geldiği gibi, istedikleri gibi, talimatlandırdıkları gibi bir sonuç çıkartamadılar buradan. Adama mı zulmediyorlar, uzak mı tutuyorlar, ne yapıyorlar ona da bir bakmak lazım.”

“HEPSİNİN MORALİ BENDEN İYİ, BU DA SİZE DERT OLSUN”

“Diplomadan 28 kişinin diplomasını birlikte iptal ettiler. Bir tanesi ki aman, Galatasaray Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanını Ekrem İmamoğlu’yla sınıf arkadaşı olma suçundan lise mezununa çevirdiler. Sorbonne’dan doktoralı profesörü lise mezununa çevirdiler. Ekrem Başkan’ın davayı ayırmış 28 kişiden. Tek başına onun diploma iptal davası için, evrakta sahtecilik. Bundan 34 yıl önce 17 yaşındaki Ekrem, 18 yaşındaki Ekrem, Allah muhafaza cinayet işlemiş olsa zamanaşımı. En ufak bir suçu olmadığı o gün üniversitenin verdiği belgelerle gelmiş buraya kaydolmuş. 34 yıl sonra, 31 yıl önce aldığı diplomaya evrakta sahtecilik suçundan dava açıyor. Aman ellemesinler, diğer 27’sine açmıyor. Ama niye Ekrem Başkan’a? Çünkü acelesi var. Tam da suçüstü durumu budur arkadaşlar. Bu yaptıklarının hiçbirinden bir sonuç alamayınca o kasaları masaları bulamayınca, havaya atacak bir kör kuruş rüşvet bulamayınca Ekrem Başkan’da, bu kadar iftiraya rağmen hiçbir şey bulamayınca, döndü yine diplomaya. ‘Eyvah eyvah bir seçim olursa bu diplomayı iptal etmezler. İptalini iptal ederlerse karşıma aday olursa bu beni yenecek.’ Dünyadaki modern hukuk sistemlerinde yeni bir kazanım var. Biz de bunu savunuyoruz. İktidarımızda bunu en kuvvetli şekilde yazacağız. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmaz. Bakın Sivas’ı, o tarihlerde Madımak yandı. Zamanaşımından beraat ettirdiler, saldılar, zamanaşımından. O tarihteki diploma meselesinde zamanaşımı yok, 35 sene sonra hesap soruyor. Çünkü Türkiye’de insanlığa karşı işlenen suçta zamanaşımı uygulayan akıl, Erdoğan’a karşı işlenilen suçta ‘Zamanaşımı yok’ diyor. Suç ne? Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığı görevinden indirme suçu, sandık yoluyla. Erdoğan’a karşı üst üste dört seçim kazanma suçu. Erdoğan’ı siyaseten korkutma suçu. Erdoğan’ın uykularını kaçırma suçu. Bu suçun zamanaşımı yok. Biz böyle bir atmosferde, arkadaşlarımızla birlikte bu mücadeleyi veriyoruz. Hepsinin morali benden iyi, bu da size dert olsun. Çünkü haklılar, masumlar moralli olur. İftiracılar, şantajcılar, kumpasçılar moralsiz olur. O Özese’yi de hep çok moralsiz görüyordum duruşmalarda, yatıyor şimdi burada.”

“SİYASİ YASAKTA TEHLİKE ORTADAN KALKTI”

Açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Genel Başkan Özel, siyasi yasakla ilgili soruya şöyle yanıt verdi: “Şöyle arkadaşlar eğer tehdit suçundan yüksek miktarda ceza alıp da tehdit suçunun Yargıtay aşaması olmadığı için, istinafta onaylansa çok kısa sürede siyasi yasak gelebilirdi. Ama oradan 2 ay 15 günlük bir ceza verildiği için, bu ceza siyasi yasak sınırına girmediği için bu tehlike ortadan kalktı. O yüzden şimdi bu kararı birkaç ay içinde istinafta onaylatıp siyasi yasak getiremezler. Bir başka suç iddiasıyla, hakaretle 1 yılın üzerinde ceza verdiler, 1 yılın üzerindeki cezalarda siyasi yasak geliyor. Bunun kesinleşmesi için önce istinaf, sonra Yargıtay gibi seçime kadar yetişmeyecek şeyler var. O yüzden Tayyip Beyin dönüp diplomaya yeniden saldırması bundan. Ama daha bin yol… Ahmak davası var. İstinafta onaylansa Yargıtay’a gidecek. Yargıtay’da görülmesini isteyeceğiz. Yani zaten görülecek. Oradan olacak. Buradan hırsızlıktan, yolsuzluktan elleri boş döndüler. O yüzden. Son olarak da ‘Dışarıda ne söyleyeyim?’ deyince ‘Canlı yayın önemli Genel Başkanım’ dedi Ekrem Başkan. Biz tabii TRT’den tamamının canlı yayınlanmasını bir kanaldan ve isteyen tüm televizyon kanallarına frekans, link verilmesini ve herkesin, isteyen televizyonların davayı canlı olarak yayınlamasını istiyoruz, bekliyoruz. Bu konuda da vermiş olduğumuz kanun teklifimizin Meclis kapanmadan kanunlaşmasını istiyoruz.”

“ONDAN DOLAYI DİPLOMAYA SALDIRDILAR”

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “‘Seçime yetişmez’ dediğiniz tarih hangi tarih?” sorusuna ise “2 Kasım. Ben 2 Kasım’ı söylüyorum da gelecek sene nisanda yapsa da gelecek sene kasımda yapsa da yetişmez. Yargıtay’da ne kadarda çıkıyor. Yetişmez. Ondan tasalanıp diplomaya saldırıyorlar” şeklinde yanıt verdi.

“AKIN A.Ş. BU İŞİ YÜKLENMİŞ, ANAHTAR TESLİM YAPACAK”

Genel Başkan Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun karara ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine şunları söyledi: “Aldığı her cezaya elbette tepki duyuyor ve beş başlıkta başına gelenleri saydı. Mahkemede de hatırlatmıştı. Onları sayalım, ‘Bu mahkemelerden adalet çıkar mı ona bakalım’ dedi. Elbette ki bir gün dahi ceza olsa böyle bir suçtan çok ağır cezadır. Ama ben kumpası gördüğüm için, yani basit bir suçtan istinafta onaylayıp siyasi yasak getirme. Akın Gürlek’in bütün hesabı o. Çünkü onun görevi o. Mahkemeye nasıl yazı yazıyor İstanbul Başsavcılığı, İstanbul Üniversitesi’ne? ‘Diplomanın iptali için işlemleri derhal yap’ diye zorluyor. Fakülte bakıyor, burada bir şey yok. 15 kere fakülte ‘Olmaz’ demiş. Üniversiteye yazıyor, ‘İptal et. Bu çeşitli kurumlara verilebilir.’ Parantez içinde ‘Yüksek Seçim Kurulu’ yazmış. Yüksek Seçim Kurulu, üniversite diplomasını bir şartla istiyor; Cumhurbaşkanı adayıysanız. Bu kadar kötülük olur mu ya? Bu kadar hedef gözeterek ateş edilir mi ya? Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı adaylığından etme görevini taşeron, daha doğrusu götürü usul ile almış. İster diplomayı iptal ettirerek yap. İster ahmak davasından yap. İster buradaki davada ‘Beni, ailemi tehdit etti’ diye yap, istinaftan onaylat. Ama Ekrem Başkan Cumhurbaşkanı adayı olmasın. Yüklenici firma; Akın A.Ş. Akın A.Ş. bu işi yüklenmiş. Anahtar teslim yapacak. Götürü almış işi.”

“MEHMET MURAT ÇALIK İÇİN BU BİR ZULÜM DAHA DEMEK”

Genel Başkan Özel, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın sağlık durumu kapsamında “Metris’te mi yatacak?” şeklindeki soru üzerine şunları söyledi: “Hayır. Mehmet Murat Çalık’ın maalesef doktorların vermiş olduğu, ‘Hastalığı nüksedebilir…’ Ben tabii sağlık durumu açıklamalarını avukatlarına bırakıyorum. Mehmet Murat Çalık’ın izin verdiği kadar açıklanıyor. Kimseyi de üzmek istemeyiz ama geçmişte geçirmiş olduğu iki kanserin nüks tehlikesinin olduğu, bir takım yaptıkları tetkiklerde de buna ilişkin şüpheli bulgular elde ettiklerinden ‘Cezaevinde kalması uygun değil’ denmişti. Hızla başvuru yaptılar avukatları, reddedildi. Şimdi İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. Oradaki muayenesi yapıldı. Metris Cezaevi’ne konmuş. Biliyorsunuz Metris Cezaevi, aslında dağıtım cezaevi, bir yönüyle de öyle kullanılıyor bir kısmı. Bu gece de İzmir’e geri yollanabilir. Bu da zaten sağlığı elverişsiz olan kişiye bir zulüm daha demek. Bir an önce mahkemenin kararını vermesini ümit ediyoruz, hak yerini bulacak. Adli Tıp Kurumu’nun kararına bakarak mahkemenin bir an önce tahliyesinin gerçekleşmesini ümit ediyoruz. Mehmet Murat Çalık için hepimiz dua ediyoruz.”

HABER: BÜLENT ERYILMAZ – MARMARA CEZAEVİ / SİLİVRİ İSTANBUL