İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, “İYİ Parti’ye ‘ulus devleti ve Cumhuriyet projemizi ortadan kaldırma sürecine dahil ol’ diyorsunuz. Sözde bir komisyonda, komisyonculuk yapmamızı istiyorsunuz. Türk milletinin, yanına yöresine ortaklar çıkartıp bizden kafatasçı tepkiler bekliyor; etnik oyunlarınıza piyon olmamızı istiyorsunuz. Bizden, Cumhuriyet’in yıkımında balyoz sallamamızı, hukukun üstüne döktüğünüz betonu sulamamızı, makyajlanmış yeni Sevr anlaşmasına imza atmamızı istiyorsunuz. Biz sorumsuz değiliz kardeşim. Bu vatanı sermaye görecek kadar alçalmış, hiç değiliz. Türk milletini tarih sahnesinden silmeye yeminli, muhipçi ve mandacı projeleri unutacak şuur yoksunları değiliz” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dervişoğlu, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“15 Temmuz, bize göre milletin, devletini sokaktan topladığı acı bir gündür. 15 Temmuz’da yaşadıklarımız kadar, bu kara güne getiren süreç ve sonrası da acıdır. Düşünmemiz gereken asıl konu bugün 15 Temmuz’u nasıl anlayıp, değerlendirdiğimizdir. Neden mi bahsediyorum? Bu vahim olayın hem sebebi hem de sonucu olan mevcut iktidarın yönetim anlayışından bahsediyorum. Taşeronlar değişmiş, yönetim anlayışı ise aynı ile baki kalmıştır. Hatta bu anlayış daha da katılaşmış, daha da yaygınlaşmış ve devleti idare etmenin yegâne rejimine dönüşmüştür. En acısı da bu çürümüşlük, olağanüstü hâl araçlarıyla olağanlaştırılmıştır. Tanımlayalım; bu iktidar anlayışının, bu çürümüşlüğün adı bize normal ve olağanmış gibi bekayla, güvenlikle, büyük laflarla pazarlanan şeyin adı imtiyazdır. İmtiyazlıların, sefalarının devamıdır. Yani dünün aynıdır… Dün ‘cemaat’ kisvesi altında tahkim edilenin, bugün saray eliyle tek yerden dağıtılmasıdır.
“3-5 bin kişi 86 milyonun rızkına el koymaktadır”
İşte bugün yaşanan ekonomik sefaletin sebebi de tam olarak budur çünkü bir avuç çıkar odağı, 3-5 bin kişi kendi imtiyazını daim kılmak peşinde koşarken, 86 milyonun rızkına el koymaktadır, Onu yağmalamaktadır, aralarında pay etmektedir. İhale kanununun yüzlerce defa değişmesi, Türk milletinin daha iyiyi ulaşsın diye değildir. Her ay bir maden yasasının çıkmasından, her ay bir başka ormanın imara açılmasından ne senin ne de evlatlarının cebine girecek tek bir kuruş yoktur. Her yasayla kaybolan bir başka zenginlik, bizzat senin olanın, senin onay verdiğin yalanıyla, senden çalınmasından ibarettir. Bugün tarım, sanayi ve ticaret yine aynı imtiyaz odaklarınca çökertilmiş durumdadır. Bu yüzden tarımda kazanan çiftçiler değil, ithalatçılarıdır. Bu yüzden sanayide kazanan üreticimiz değil, faizcilerdir. Yine bu yüzden ticarette kazananlar, işini dürüstçe yapanlar değil; Saray’dan şahsına özgü vergi ve gümrük imtiyazları çıkartıp, vurup kaçanlardır. Mafyalaşmanın sebebi budur, çeteleşmenin sebebi de budur.
“‘Dava’ diye seni yola koşanlar, senin bindiğin otobüse binmezler”
Bunu ortadan kaldırmak şöyle dursun, bu ayrımcılık ve ayrıcalıkları körükleyerek iktidarda kalan bir koalisyonla yönetiliyoruz. Kimi bu imtiyazlarını etnik kimlikle, kimi mezhepsel ayrımlarla, kimi de dini ticarete alet eden sözde cemaatlerle yapmaktadır. Daha ileri gidenler ise terör örgütlerini bu imtiyazlarına sermaye yapmaktadır. Bölüşülen senin vatanındır. Çalınanlar, sana verilmeyen maaşlardır. Alamadığın et, yiyemediğin meyve sebze senin sofrana gelmeden el konulduğu içindir. ‘Dava’ diye seni yola koşanlar, senin bindiğin otobüse binmezler, senin gittiğin köye gitmezler,
senin ucuzluktan aldığın o gömleği giymezler. Çocukları, mahalledeki imam hatip ortaokuluna gitmez, üniversitede hangi yurtta kalayım diye düşünmezler. İşte bu anlattığım senin hikayen değil, öz be öz hakikatindir. Milletime seslenmek istiyorum; nasıl ki zaten senin olan paranla, kaynakla, sana hizmet diye yapıldığı söylenen yollar, köprüler, hastaneler, okullar da hizmetin değil, ticaretin konusu edilmiştir. Bundan daha vahim olarak, Türkiye’de siyaset yapmanın yolları da yine buradan döşenmiştir. Otoyollar buraya yapılmış, köprüler bu lobileri birbirine bağlamıştır. Kutsalları değersizleşen, değerleri çiğnenen Türkiye işte böyle inşa edilmiştir.
“İmralı ve Kandil ile yürütülen pazarlık süreci de aynıdır”
Bugün, İmralı ve Kandil ile yürütülen pazarlık süreci de aynıdır. Siyaset tüm imkan ve yöntemleriyle ortadan kaldırılmıştır. Ağaçtan meyve toplar gibi, sabah operasyonları ile belediye başkanı ve siyasetçi toplanmaktadır. Hakimler, savcılar, bizzat kendi davalarına bakmaktayken, Adalet Bakanı’nın tek işi, ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ açıklaması yapmaktır. İşte ‘Terörsüz Türkiye’ de budur. Türkiye, ne kadar hukuk devletiyse, ancak o kadar terörsüzdür. Oysa bunlar için ‘Terörsüz Türkiye’, ‘Türkiye’de artık teröriste, terörist denilmeyecek’ demektir. Ortadan kalkan ne terördür ne teröristtir ne PKK’dır Ne de bölücü emperyal ajandalardır. İktidar artık, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne yönelik kalkışmaları suç olarak görmeyecek demektir. Nereden mi biliyorum? Sözde silah bırakan PKK’lılara askerlik yaptıracağız diyen Milli Savunma Bakanı’ndan biliyorum. 15 Temmuz’la yüzleşmek yerine 15 Temmuz’a yüz süren anlayıştan bahsediyorum. Türkiye’nin niçin bu bölgede en kilit aktör olduğunu, bunca ayrışmaya, çatışmaya, yeni emperyal ajandalar tarafından yapılan onca hesaba karşın, niçin dimdik ayakta olduğunu bir türlü anlamayanlardan bahsediyorum.
“Askere silah sıktıkları günleri, acemilikten mi sayacaksınız?”
Manzaraya iyi bakınız arkadaşlar. Mustafa Kemal’in askeriyiz dedikleri için genç teğmenlerimizi okuldan atıyorlar; PKK’lıları askere almaktan bahsediyorlar. Mağarada, yanarak mı zehirlenerek mi bombayla mı çatışmayla mı şehit olan 12 askerimize ne olduğunu, neden olduğunu doğru dürüst açıklayamayanlar; daha şehitlerin bedenleri toprağa kavuşmamışken, İmralı postacılarıyla Saray’da görüşenler, PKK’lıların askere alabileceğinden bahsediyorlar; bunu da makul bir şeymiş gibi anlatıyorlar. Ne yapacaksınız mesela; askere silah sıktıkları günleri, acemilikten mi sayacaksınız? Dün FETÖ’ye teslim ettiğiniz şanlı ordumuzu, bugün de PKK’lı teröristlerle mi zehirleyeceksiniz? Dün, istihbarat örgütlerine mezatla dağıttığınız kozmik odaya, bu defa da Kandil katillerini mi sokacaksınız?
“Türk-Kürt-Arap diyerek üçe bölelim diyorsunuz, öyle mi?”
Silahla yürütülen 50 senelik bir kanlı hareket var. Amacı ne? Etnik ve bölgesel bir parçalanma. Şimdi diyorsunuz ki, siz o silahları bırakın. Biz bu amacı birlikte gerçekleştirelim. Yani silahla yapamadıklarını ‘sözle, uzlaşmayla, anlaşmayla yapalım’ diyorsunuz, öyle mi? 100 yıldır emperyalizm Türkiye’yi ikiye bölmeyi amaçlıyor. Şimdi siz ikiyle de yetinmiyor, Türk-Kürt-Arap diyerek üçe bölelim diyorsunuz, öyle mi? Yani, milyonlarca Suriyeliyi boşu boşuna almadık diyorsunuz, öyle mi? Daha önce sormuştum, yine sorayım; emperyalizmin Türkiye üzerindeki planlarını gerçekleştirecek ve devletle taşeron terör örgütünü eşitleyecek kadar hangi çıkmaza girdiniz? Bunu bilmeden yapıyor olamazsınız. Sorun bunu ne için yaptığınız? İhanet mi? Esaret mi? İhanetin affı olmaz ama esirseniz kırarız o zinciri. Sizi o bataklıktan çekip alırız.
“Apo’ya umut, millete hüsran olanlara sesleniyorum”
DEM parti, farklı isimler, benzer kadrolar ve söylemelerle yıllardır Meclis’teydi. Sizin bu aktörlerle, bu partiyle, öyle ya da böyle, temsil etmek iddiasında olduğu taleplerle, herhangi bir derdiniz yoktuysa, niçin bunca sene beklediniz? Bu konuya bir ortak yaklaşım geliştirme derdiniz vardıysa niçin her Allah’ın günü bunları terörist ilan ettiniz? Niçin her hafta şafak operasyonuyla belediyelerine kayyım atadınız? Niçin, ‘ya Anayasa Mahkemesi kapansın ya da Anayasa Mahkemesi bu partiyi kapatsın’ diye bağırdınız? Selahattin Demirtaş’ı hapse atıp, Apo’yla Kandil’le görüşmeniz nasıl bir planın parçasıdır? Soruyorum, anlatın da bilelim. Apo’ya umut, millete hüsran olanlara sesleniyorum; terör örgütünü düştüğü yerde kaldırıp yeniden Kürdün, Türkün karşısına koyanlara sesleniyorum.
Bugün PKK ve İmralı canisiyle ile pazarlık masası kurup PKK’ya, yıllarca bizzat kanını döktüğü Kürtlerin yegane temsilcisi olmak payesini verenlere sesleniyorum; İmrsalı canisine Kürtlerin önderi olarak resmi sıfat bahşedenlere sesleniyorum: Siz terörle mücadele’yi sadece anadili Türkçe olanlar mı yaptı zannediyorsunuz? Siz Doğu’da, Güneydoğu’da, yurdun binlerce metre yüksekliğindeki binlerce kilometre sınırlarda bu vatanı savunan binlerce Kürt’e, korucuya, aşirete bu vatanı boşuna mı savundun diyorsunuz? Siz bu topraklar için hayatını kaybeden, kolunu bacağını kaybeden, PKK tarafından korkutulan, malına çökülen, evinden barkından olan yüzbinlerce Kürt’e, ‘Kusura bakma kardeş, başının çaresine bak’ mı diyorsunuz?
“Muhipçi ve mandacı projeleri unutacak şuur yoksunları değiliz”
Ardından kalkıp, İYİ Parti’ye ‘ulus devleti ve Cumhuriyet projemizi ortadan kaldırma sürecine dahil ol’ diyorsunuz. Sözde bir komisyonda, komisyonculuk yapmamızı istiyorsunuz. Türk milletinin, yanına yöresine ortaklar çıkartıp bizden kafatasçı tepkiler bekliyor; etnik oyunlarınıza piyon olmamızı istiyorsunuz. Bizden, Cumhuriyet’in yıkımında balyoz sallamamızı, hukukun üstüne döktüğünüz betonu sulamamızı, makyajlanmış yeni Sevr anlaşmasına imza atmamızı istiyorsunuz. Biz sorumsuz değiliz kardeşim. Bu vatanı sermaye görecek kadar alçalmış, hiç değiliz. Türk Milletini tarih sahnesinden silmeye yeminli, muhipçi ve mandacı projeleri unutacak şuur yoksunları değiliz.”