Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, “İktidar düşünce ile savaşıyor. Gazeteciler haber yaptıkları için tutuklanıyor, ekranlar gerçeği aktardıkları için karartılıyor. İktidar, halkın haber alma hakkı ile de savaşıyor. Haklarında kesinleşmiş bir hüküm bulunmamasına rağmen belediye başkanları tutuklanıyor, belediyelere kayyım atanıyor. İktidar, halkın seçme ve seçilme hakkı ile de savaşıyor. Bu kadar cephede savaşan iktidarın barışık olduğu kimseler yok mu? Elbette var. Bu iktidar faiz lobileriyle, bankalarla barışık. Bu iktidar, Gazze’de soykırım uygulayan İsrail’le barışık” dedi.
Arıkan, Yeni Yol Grubu’nun TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Arıkan, konuşmasının başında aziz milletin iradesine, demokrasiye ve ülkenin geleceğine vurulmak istenen 15 Temmuz hain girişimde hayatını kaybeden şehitleri rahmetle andı, gazilere sağlıklı ömürler diledi.
Toplantı esnasında, Cemal Süreyya Parkı’nda 3 Temmuz’dan bu yana bekleyen köylüleri anımsatan Arıkan, hakları için Ankara’ya gelen köylülere iktidarın orantısız güç kullanarak savaş açtığını söyledi.
Arıkan, Türkiye Maden İşçileri Sendikası Orta Anadolu Şubesi yöneticilerini salonda bulunduğunu belirterek, maaşlarını 30 aydır düzenli alamayan Yunus Emre Termik Santrali işçilerinin mağduriyetine dikkat çekti ve “Kayyum ve özelleştirmeyle emekçilere karşı da savaş açıldı” dedi.
“İktidar yasa marifetiyle turizm işçilerine karşı da savaş açmış durumda”
“Geçtiğimiz hafta, TBMM’den yine bir torba yasa geçti. Bu yasanın içerisinde 6 gün çalışıp 1 gün tatil yapan işçinin elinden hafta tatili hakkı alındı” ifadelerini kullanan Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Denildi ki Turizm İşletme Belgesi olan bir konaklama tesisinde çalışan işçi 1 günlük tatil yapabilmek için önce 10 gün çalışacak. 6 günden fazla çalışmış olması da fazla mesai olarak sayılmayacak. Böylelikle konaklama tesisinde çalışan işçinin ayda 4 günlük tatil hakkı 2,5 güne inmiş oldu. Tabii turizm sektöründe bu olunca diğer sektörlerde de aynı talepte bulunmaya başladılar. ‘Bizim işçilerimiz de 10 gün çalışsın, 11’inci gün tatil yapsınlar’ denilmeye başladı. Görünen o ki, İktidar yasa marifetiyle turizm işçilerine karşı da savaş açmış durumda.”
“Polis memurlarımız çok çalışıyor”
“Kafamızı nereye çevirsek; bir sorun, bir çözümsüzlük görüyoruz” diyen Arıkan polis memurlarının sorunlarına da dikkati çekti. Arıkan, 350 binden fazla polis memurunun yaşadığı sorunlara ilişkin, “Çok çalışıyorlar, ama bunun karşılığında aldıkları ücret sürekli azalıyor. Fazla mesai yapıyorlar, ayda ortalama 240 saat mesai yapıyorlar ama mesai ücreti alamıyorlar. Ağır şartlar altında çalışıyorlar ama çözüm üretmeyen bir iktidarla karşı karşıyalar. İzinleri dağılımı adil değil. İkinci şark görevi baskısıyla polislerimiz ağır bir etki altına alınıyor. Bizler polislerimizin 2025 Türkiye’sindeki bu koşullarını kabul edemeyiz” dedi.
“Üç emekliden ikisi çalışıyor”
AK Parti 2002’de iktidara geldiğinde çalışan ya da iş arayan emeklilerin oranının yüzde 36,6 olduğuna, bugün ise oranın yüzde 65,7’ye yükseldiğine işaret eden Arıkan, üç emekliden ikisinin ya çalıştığını ya da iş aradığını belirtti.
“Bu ülkede iktidar köylülerle de işçilerle de emeklilerle de aynı anda savaşıyor” diyen Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cezaevleri siyasi tutuklularla dolu. İktidar, muhalefetin siyaset yapma hakkı ile de savaşıyor. Anayasa Mahkemesi’nin bırakılmasını istediği isimler serbest bırakılmıyor, İnsan Hakları Mahkemesinin kararları hiçe sayılıyor, yargıda keyfilik almış başını gidiyor. İktidar, hukukun üstünlüğü ile de savaşıyor. Birçok akademisyen kanaatlerini açıkladıkları için üniversitelerden ihraç edilmiş vaziyette. İktidar, düşünce ile de savaşıyor. Gazeteciler haber yaptıkları için tutuklanıyor, ekranlar gerçeği aktardıkları için karartılıyor. İktidar, halkın haber alma hakkı ile de savaşıyor. Haklarında kesinleşmiş bir hüküm bulunmamasına rağmen belediye başkanları tutuklanıyor, belediyelere kayyım atanıyor. İktidar, halkın seçme ve seçilme hakkı ile de savaşıyor. Bu kadar cephede savaşan iktidarın barışık olduğu kimseler yok mu? Elbette var. Bu iktidar, faiz lobileriyle, bankalarla barışık. Bu iktidar, Gazze’de soykırım uygulayan İsrail’le barışık. İsrail’in en büyük destekçisi, dünyanın baş belası ABD ile barışık. Bu iktidar, vahşi madencilik yaparak doğayı talan eden şirketlerle barışık. Bu iktidar, İklim Yasası ile barışık. Bu iktidar, ocak söndüren bahis siteleriyle barışık”
“Süreci sadece DEM Parti ile değil, tüm siyasi partilerle şeffaf bir şekilde yürütün”
Arıkan, PKK’lı bir grup teröristin silah bırakmasıyla devam eden “Terörsüz Türkiye” sürecine ilişkin ise şunları kaydetti:
“Bu coğrafyada derenin taşı ile derenin kuşu vurulmasın. İnsanlarımız yitip gitmesin. Ocaklara şehit acısı düşmesin, analar ağlamasın. Bir daha faili meçhuller olmasın. Bir daha Beyaz Toros’lar karanlık işlerle anılmasın. Bir daha Diyarbakır 5 no’ludan işkence gören insanların feryatları yükselmesin. Hani iktidar diyor ya; ‘Eleştiriye açığız, yeni fikirlere, tenkitlere, tavsiyelere’ açığız. Biz de buradan AK Parti’yi uyarmayı bir görev addediyoruz. İnsanların umut bağladığı böylesine önemli bir süreci iktidarınızın ömrünü uzatabilmek için, kişisel hesaplarınız ve çıkarlarınız için kullanmayın ve kirletmeyin. Samimi olun, dürüst olun, şeffaf olun. Süreci sadece DEM Parti ile değil, tüm siyasi partilerle şeffaf bir şekilde yürütün. Kürt, Türk, Arap, Farisi, bölgenin tüm halklarıyla ittifak yapmak gerekirken, muhalefeti bölmeye yönelik dönemsel ittifaklarla tarihi bir fırsatı daha heba etmeyin.
“Kandil’le sözleşme imzalandığı iftirasını attığınız Saadet Partisi’yle helalleşmelisiniz”
Malumunuz, bir haftadır çok yoğun bir telefonlaşma, çok yoğun bir ‘tebrikleşme’ mesaisi yaşanıyor. Ülkemizde diyalog kapılarının bu denli açık olmasını biz memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak biz bu tebrik telefonlarıyla birlikte en azından helalleşme telefonlarının açılmasını bekliyoruz. Seçim meydanlarında, montaj videolar üzerinden iftira attıklarınızla helalleşmelisiniz. Seçim meydanlarında iki oy daha fazla alabilmek için Kandil’le sözleşme imzalandığı iftirasını attığınız Saadet Partisi’yle helalleşmelisiniz. Sırf bu iftiranıza itiraz ettiği, karşı çıktığı için, Üsküdar’da gözaltına aldırdığınız o iki Saadet Partili kardeşimizle helalleşmelisiniz. En önemlisi her türlü iftiraya maruz bıraktığınız, pasaportuna bile şerh koydurduğunuz Temel Karamollaoğlu’yla helalleşmelisiniz. Diyalog, hoşgörü, tebrikleşme ve helalleşme herkesi kapsarsa ancak o zaman yaşanabilir bir Türkiye için gerçek bir adım atmış oluruz.”
Türkiye ekonomisine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Arıkan, “Siz ekonominin seyrini bakanlara, bürokratlara değil; geliri sadece banka faizi ödemeye yeten çiftçiye, maaşı yüzde 15 artarken kirası yüzde 45 artan memura, emekliye, yılda bir kere zam gören asgari ücretliye, evladına harçlık veremeyen kamu işçisine sorun” diye konuştu.
“Tarihi bir konuşma beklentisi tarifsiz bir hayal kırıklığına dönüştü”
Arıkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cumartesi günü yaptığı konuşmaya dair ise şu yorumu yaptı:
“Eğer bu konuşmada emekliye seyyanen zam verilseydi, o zaman tarihi bir konuşma olurdu. Asgari ücrete ara zam müjdesi verilseydi, o zaman tarihi bir konuşma olurdu. Çiftçiye faizsiz erteleme, küçük esnafa destek paketi, her gün zarar eden sanayiciye yapılandırma açıklansaydı, o zaman tarihi bir konuşma olurdu. KHK zulmüne son verildiği ilan edilseydi, o zaman tarihi bir konuşma olurdu. Siyasetçi, gazeteci, öğrenci, akademisyen baskı altında olmayacak, gözdağı verilmeyecek, şafak operasyonu yapılmayacak denseydi o zaman tarihi bir konuşma olurdu. Siz bunu yapsaydınız, başta biz olmak üzere 86 milyon sizi ayakta alkışlardı ama olmadı. Tarihi bir konuşma beklentisi tarifsiz bir hayal kırıklığına dönüştü.”