CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, üniversite kayıt sürecinin tamamlanmasıyla birlikte öğrencilerin eğitim ve yaşam maliyetlerini gündeme getirdi. Bankoğlu “Bu akademik yılda da eğitimi değil, barınma krizini, yoksulluğu ve okulu yarıda bırakan gençleri konuşacağız” dedi.
İLK DERSİMİZ BARINMA, BESLENME VE YOKSULLUK
Üniversite yerleştirme sonuçlarının açıklanmasının ardından barınmadan temel gıdaya erişimde öğrencileri birçok zorluğun beklediğini ifade eden Bankoğlu şunları söyledi:
“Bugünün Türkiye’sinde yeni akademik yılda yine eğitimin niteliğini ve üniversitelerin başarılarını değil; yaşam maliyetlerini, barınma krizini ve genç yoksulluğu konuşuyoruz. 3 milyon 536 bin 439 öğrenci halihazırda lisans eğitimini ekonomik zorluklarla devam ettirirken bu yıl ilk yerleştirme verilerine göre, 665 bin 54 öğrenci lisans ve ön lisans programlarına kayıt yapma hakkı kazandı. Bunların önemli bir bölümü, ailesinden uzakta ve çoğunlukla büyükşehirlerde üniversite yaşamına başlayacak. Öğrenciler üniversite heyecanı yaşaması gerekirken veya yeni bölümlerine alışma sürecini düşünmeliyken devletin yetersiz yurtları, yaşam maliyetleri gibi nedenlerle ekonomik sorunları ve geçimi düşünmek zorunda.
GÜNLÜK 83 TL VEREREK ÖĞRENCİDEN AKADEMİK BAŞARI BEKLEYEMEZSİNİZ
Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (KYK) lisans öğrencileri için belirlediği aylık burs-kredi miktarı 3 bin TL. En düşük KYK yurt ücreti zamsız haliyle 517 TL. Bunu çıktıktan sonra öğrenciye günlük 83 TL para kalıyor. Bir öğrencinin günlük ulaşım giderini çıkardıktan sonra bu rakamdan iki öğün su, çay ve simit fiyatını çıkardığımızda dahi bu para yetmiyor. AKP’nin yarattığı ekonomik yıkım olmadan önce KYK kredileriyle sadece yaşam maliyetleri değil, sosyal ihtiyaçlarını dahi belli ölçüde karşılanabiliyordu. Ancak şu anda Öğrenciler geçimlerini sağlayabilmek için okurken aynı zamanda da çalışmak zorundalar. Hanehalklarının ekonomik durumu her geçen gün kötüye gittiği için aileler de evlatlarına yeterli destek olamıyorlar. Mezun olduğunda torpili yoksa işsiz kalacağını bilen bir gence, günlük çay simit ile yarı aç yarı tok yaşayıp akademik başarı göster demek abesle iştigaldir. Bu korkunç tablonun sorumlusu ise ne aileler ne de gençlerdir; tek sorumlu Saray iktidarı ve onun yarattığı ekonomik düzendir.
ÖĞRENCİLER ÜNİVERSİTELERDE AKADEMİYİ DEĞİL, HAYATTA KALMAYI ÖĞRENİYOR
Akademik yaşam, sadece eğitimi değil, akademik etiği, zengin sosyal yaşamı, farklı disiplinlere yoğunlaşmayı, sanatsal ve kültürel faaliyetlere katılmayı da içermektedir. AKP Türkiye’sinde ise öğrenciler üniversitelerde adeta “hayatta kalmayı” öğrenmektedir. Bu tablo, eğitimde fırsat eşitliğini de yok etmektedir. Hayatın her alanında olduğu sadece belli sosyoekonomik seviyenin üstünde kişilere akademik eğitim hak görülmektedir. Tam da bu nedenle yine yüz binlerce öğrenci eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmaktadır. En son geçen yıl yayınlanan YÖKAK istatistiklerine göre 2021-2023 arasında 878 bin 909, 2023 yılında ise 149 bin 909 üniversite eğitimini yarıda bıraktı. Bu tablonun benzerini sadece üniversitelerde değil, ne yazık ki ilk ve ortaöğretimde de görüyoruz. Milli Eğitim Bakanı’nın zorunlu eğitim süresini azaltmaya yönelik çalışmaları öğrencileri eğitimden uzaklaştırıp ucuz, güvencesiz işçiler olmaya teşvik etmektedir. Üniversite öğrencileri de aynı şekilde açlık sınırı altında ücretlerle ya okurken çalışmak zorunda ya da okulu bırakıp asgari ücretle çalışmaya teşvik edilmektedir. Kendi öğrencisine bu kadar kötülüğü reva gören başka bir iktidar yoktur.
DEVLET KAYNAKLARI YURTLARA DEĞİL, VAKIFLARA AKTARILDI
Geçtiğimiz akademik yılda, Gençlik ve Spor Bakanlığının verilerinde Türkiye genelindeki 862 yurt ve toplam kapasitesinin 994 bin 137 olduğu belirtildi. Yeni yurt ve bloklarla yatak kapasitesinin ise 9 bin civarında artırıldığı açıklandı. Bakanlık bütçesinden yurtlara sadece 9 bin yatak eklenirken, “kâr amacı gütmeyen kuruluşlara” daha doğru bir ifadeyle vakıf adı altında cemaat ve tarikat yapılanmalarına sadece Ocak-Haziran 2025 döneminde 887,9 milyon TL kaynak ayrıldı. AKP’nin önceliğinin “eğitim” veya “gençler” değil, ne olduğunu bu rakamlar net bir şekilde ifade etmektedir. Öte yandan, üniversiteli gençlerin eğitim materyalleri de her şey gibi oldukça pahalı hale gelmiş durumda. Bilgisayar, telefon gibi zorunlu ihtiyaçlardaki artışın yanı sıra eğitim programları, internet ve tarife ücretleri de astronomik düzeyde arttı. Sosyalleşme açısından ise sinema, tiyatro veya kültürel aktivite ücretleri de artmış, en basit haliyle kahve fiyatları da zamlanmıştır.
TÜİK BİLE GENÇLERİN YÜZDE 30’UNU “EV GENCİ” OLARAK NİTELİYOR
AKP bu tabloyla öğrenciye ne söylemektedir, ne vadetmektedir sorularının tek cümlelik yanıtı “evde otur” olmaktadır. Ne işte, ne eğitimde olan gençlerin sayısı, yani toplumun en üretken kesiminin ev genci olarak hayatına devam etmesi istenmektedir. TÜİK’in “Cinsiyet ve eğitim durumuna göre ne eğitimde ne istihdamda olan genç nüfus” verilerine göre 18-29 yaş aralığında Türkiye’deki gençlerin yüzde 30’u (erkeklerin yüzde 17si, kadınların ise yüzde 43’ü) ev genci durumundadır.
BU GİDİŞAT DEĞİŞMEZSE GENÇ YOKSULLUK HER GEÇEN GÜN ARTACAK
Türkiye’de öğrenciler açısından en zor sınav öğrenci olmaktır. Bu gidişat değişmediği sürece üniversiteyi kazanan öğrencilerin ilk dersi de son dersi de hep yoksulluk olacaktır. Toplumun en üretken, en dinamik nüfusunu nitelikli hale getirmek sosyal devletin en önemli görevi ve hepimizin en önemli sorumluluğudur. Türkiye’nin gençlerini yurt dışına gitmeye zorlama, evde oturtma, işsizliğe ve yoksulluğa mahkum etme lüksü yoktur. Kayıp nesiller ülkemizin acı gerçeği olmamalıdır. CHP olarak bu acı gerçeği dönüştürmek en temel önceliğimizdir. Yerel yönetimlerimiz eliyle gerek barınma, gerek beslenme konularında öğrencilere destek sunmaya devam edeceğiz. Eğitimli ve nitelikli gençleri, liyakat usulüyle insan onuruna yaraşır kadrolarla istihdam etmek temel politikamızdır. Bu gidişatı değiştirerek ülkemizin geleceğini de değiştireceğiz.