Mülakat Mağduru Öğretmenlerle birlikte basın açıklaması gerçekleştiren CHP
Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın, atanamadığı için intihar eden
öğretmenlerin fotoğraflarını Milli Eğitim Bakanlığı‘nın önüne bıraktı.
CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın, CHP Milli Eğitim Bakanlığından
Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş ile beraber mülakat uygulaması
nedeniyle mağduriyet yaşayan öğretmenlere destek vermek amacıyla, “Mülakat
Mağduru Öğretmenler ile birlikte basın açıklaması gerçekleştirdi.
Mülakat mağduru öğretmenlerin basın açıklamasında konuşan CHP Gençlik
Kolları Genel Başkanı Cem Aydın, Cumhuriyetin eğitim temeli üzerine
kurulduğunu hatırlatarak, “Bugün gençlerimizin önü liyakatle değil, torpil ve
kayırmacılıkla kesiliyor. Seçim meydanlarında kaldırılacağı söylenen mülakat
sistemi hâlâ devam ediyor. Bu sistem artık liyakat ölçmüyor; siyasi sadakati test
eden bir eleme aracına dönüşmüş durumda” ifadelerini kullandı.
Cem Aydın, KPSS’de derece yapan pek çok öğretmenin sözlü sınavda düşük puan
verilerek elendiğini belirterek, “Bu yalnızca rakam değil, çalınmış hayatların
hikâyesidir” dedi.
“Taleplerimiz net”
Aydın, CHP Gençlik Kolları olarak taleplerini şu şekilde sıraladı;
-Mülakat sistemi derhal kaldırılmalı
-Sahte diploma skandalları şeffaf biçimde soruşturulmalı
-Atanamayan öğretmenlerin yaşadığı ekonomik ve psikolojik yıkıma son
verilmeli…
Gençlerin adalet talebinin görmezden gelinemeyeceğini vurgulayan Cem Aydın,
“Adalet, mücadele edenlerin eseridir. Biz gençler yan yana geldiğimizde hiçbir
duvar önümüzde duramaz” diye konuştu.
Basın açıklamasında, atama bekleyen öğretmenlerin yaşadığı zorluklar ve
sistemdeki adaletsizliklere dikkat çekildi;
“Değerli basın mensupları, sevgili yol arkadaşlarım,
Dünyada kurucusu başkomutanlıktan, başöğretmenliğe terfi etmiş tek ülke biziz.
Cumhuriyetimiz eğitim temelinde kurulmuş ve Mustafa Kemal Atatürk bunu şöyle
dile getirmiştir:
“Toplumu gerçek amacına, gerçek mutluluğuna ulaştırmak için iki orduya gerek
vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulusun geleceğini yoğuran
bilim ordusudur.”
İşte bugün burada, bilim ordusuna nefer olmak isteyen, ancak önü kesilen, hakkı
yenen arkadaşlarımızla birlikteyiz.
Emeğiyle kazandığı hakkı, birkaç kişinin keyfi yüzünden yok sayılan on binlerce
arkadaşımız adına buradayız.
Ne yazık ki torpil ve kayırmacılık eğitim sistemimizi sarmış durumda.
Parti rozetlerinin ve yüksek yerlerdeki tanıdıkların, liyakatın ve hakkaniyetin önüne
geçtiği bozuk sistem, sürekli yeni mağdurlar yaratıyor.
Bu ülkenin çocukları, gecenin geç saatlerine kadar ders çalıştı, sabahın ilk ışıklarında
okullarına gitti.
Bu ülkenin çocukları, idealleri uğruna yıllarını verdi.
Bu ülkenin çocukları, sınavlarına girdi, başarılı sonuçlar aldı.
Bu ülkenin çocukları, ödevlerini, üzerine düşeni fazlasıyla yaptı.
Ancak, ülkeyi yönetenler üzerine düşeni yapmadı. Kırık karneleriyle, sınıfta kaldı.
Bakın neden sınıfta kaldıklarını anlatalım:
Devlet okullarında sınıf başına düşen öğrenci sayısı 40-50’yi buluyor.
Yeterli öğretmen olmadığı için asgari ücretin altında ücretli öğretmen çalıştırılıyor.
Okullar öğretmen bekliyor, öğretmenler okulunu bekliyor.
Ancak hem yeterli atama yapılmıyor, hem de derece yapanlar bile atanamıyor.
Çünkü, mülakat denilen ucubelik hala devam ediyor.
Oysa söz verdiler.
Seçim meydanlarında “mülakatı kaldıracağız” dediler.
Afişler astırdılar. Broşürler dağıttılar. Televizyonlarda reklamını yaptılar.
Seçim bitince sözlerini unuttular.
Bunun adı vatandaşı kandırmaktır..
Bunun adı insanların umuduyla oynamaktır.
Bunun adı gençlerin geleceğini karartmaktır.
Açıkça söylüyoruz: Bu mülakat sisteminin liyakatla bir ilgisi kalmamış, siyasi sadakati
test eden bir eleme aracı haline gelmiştir.
Bu uygulama insanlarımızı ayrıcalıklılar ve sıradan vatandaşlar olarak ikiye bölen bir
kast sistemidir.
Ve bunun ne yazık ki çok ağır sonuçları var.
Birincisi: Eğitim sistemimiz çöküyor. İnsanlar devlet okullarına güvenemez hale
geliyor. İşini layığıyla yapan öğretmenler bile zan altında kalıyor. Öğretmenlik
mesleğinin itibarı zedeleniyor.
İkincisi: Adalete ve devlete güven yitiriliyor, insanlar sahipsiz, kimsesiz, öz yurdunda
dışlanmış hissediyor.
Üçüncüsü: Gençler çaresizlik içinde çareyi yurt dışında arıyor, ya da bunalıma
sürükleniyor. Öyle ki, canına kıymaya kadar giden çok acı olaylar yaşıyoruz.
Arkadaşlar,
Bir fizik öğretmeni, KPSS’de bölüm birincisi oluyor, 88 puan alıyor ama mülakatta 54
puan verilerek eleniyor.
Bir biyoloji öğretmeni 87 puan alıyor, mülakatta 55’e düşürülüyor. Coğrafya, Türkçe,
hatta hukuk alanında Türkiye dereceleri yapan gençler, sözlü sınavda dışlanıyor.
Bu yalnızca rakamların hikâyesi değil; bu, çalınmış hayatların hikâyesidir.
Samsun’da KYK yurdunda yaşamına son veren 22 yaşındaki Doğuş Can…
İstanbul’da, hakim-savcılık sınavında yüksek puan almasına rağmen sözlüde elenen
Mert Akdoğan…
Bugün aynı zamanda, bu sistem yüzünden yitip giden canlar adına buradayız.
Ne diyorlar? Güvenlik diyorlar.
Asıl güvenlik sorunu, bu haksız mülakat sistemidir.
Asıl güvenlik sorunu, emek verenin dışlandığı, sahte belgeyle makam sahibi olanların
kollandığı sistemdir.
Asıl güvenlik sorunu, adaleti duygusunu yok eden mülakat sistemidir.
Biz gençler olarak diyoruz ki :
● Mülakat sistemi kaldırılmalıdır.
● Sahte diploma skandalları titizlikle ve şeffaf biçimde soruşturulmalıdır.
● Atanamayan öğretmenlerin yaşadığı ekonomik ve psikolojik yıkıma son
verecek adımlar acilen atılmalıdır.
Ve ilan ediyoruz: Biz bu mücadeleyi sadece bir gün değil, her gün vereceğiz.
Buradan iktidara son kez sesleniyoruz:
Verdiğiniz sözü tutun, mülakatı kaldırın.
Bu ülkenin gençleri adaleti hak ediyor.
Bu ülkenin geleceği liyakatle inşa edilir.
Ve biz şunu da biliyoruz: Adalet, mücadele edenlerin eseridir.
Unutmayın; umutsuzluğa asla kapılmayın: Biz gençler yan yana geldiğimizde, hiçbir
duvar önümüzde duramaz.”