Binali Aslan Cinayeti: Ankara’dan Mersin’e Uzanan IŞİD Gölgesi
Binali Aslan cinayeti, Ankara’da ekmeğini kazanan sıradan bir servis şoförünün, terör örgütü DEAŞ (IŞİD) ile bağlantılı bir grubun hedefi olmasıyla Türkiye’nin güvenlik ve istihbarat sistemi üzerindeki tartışmaları alevlendiren çarpıcı bir olaydır. Olay, basit bir adli vakanın ötesine geçerek, örgütün Türkiye içindeki yapılanması ve hareket serbestliği hakkında ciddi soru işaretleri doğurmuştur.

Binali Aslan Kimdir ve Cinayet Nasıl Gerçekleşti?
Binali Aslan, Ankara’da servis şoförlüğü yaparak ailesinin geçimini sağlayan, üç çocuk babası bir vatandaştı. Cinayet, Aslan’ın terör örgütüyle bağlantılı bir aile tarafından planlı bir şekilde hedef alınmasıyla gerçekleşti.
- Cinayet Sebebi: Cinayetin temel nedeni, saldırganların Aslan’ın aracını gasp etme ve Suriye’ye kaçışta kullanma amacıydı.
- Olayın Seyri: İddialara göre, IŞİD bağlantılı olduğu belirtilen 14 kişilik bir grup, iş bahanesiyle Binali Aslan’ı aracına bindirdi. Grup, Aslan’ı öldürdükten sonra cansız bedenini aracın içinde taşıdı.
- 480 Kilometrelik Kaçış: Cinayeti işleyen ve IŞİD ile bağlantısı olduğu belirtilen bu aile, Aslan’ın cansız bedeni araçtayken, Ankara’dan yaklaşık 480 kilometre yol kat ederek Mersin‘deki ormanlık bir alana ulaştı ve cesedi burada gömdü. Ailenin daha sonra aracı kullanarak Suriye’ye kaçtığı tespit edildi.

Binali Aslan’dan haber alınamaması üzerine başlatılan soruşturmada, güvenlik kamerası görüntüleri ve istihbarat çalışmaları sonucunda olayın ardında DEAŞ terör örgütünün izi olduğu anlaşıldı.

Faillerin Kimliği ve Soruşturma Boyutu
Cinayeti işleyen 14 kişilik grubun kimliği, olayın Türkiye kamuoyunda geniş yankı uyandırmasına neden oldu.
- IŞİD Bağlantılı Aile: Cinayetin failleri, Türk vatandaşı olan ve yıllardır IŞİD’le radikal biçimde ilişkili yaşadığı iddia edilen, geniş bir aile yapısına mensuptu. Grubun bir kısmının Kayseri-Talas nüfusuna kayıtlı ve Fransız vatandaşı olduğu da belirtilmiştir.
- MİT Operasyonu: Cinayetten sonra Suriye’ye kaçan faillerin yakalanması için Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından Suriye’nin İdlib bölgesinde bir operasyon düzenlendi. Bu operasyonda, faillerden bir kısmı etkisiz hale getirildi, bazıları yaralandı ve kalan dört kişi yakalanarak Türkiye’ye getirildi.
Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında, bu ailenin geçmişte engelli çocuklarını öldürüp gömdüğü gibi şok edici iddialar da ortaya atılmıştır.
Siyasal ve Güvenlik Tartışmaları
Binali Aslan cinayeti, basit bir gasp ya da cinayet vakası olmaktan ziyade, Türkiye’nin terörle mücadele ve istihbarat sistemindeki potansiyel zafiyetleri gözler önüne sermesi nedeniyle siyasi bir gündem maddesi haline geldi.
- “Güvenlik Sisteminin İflası” Tartışması: Ana muhalefet partisi (CHP) başta olmak üzere, siyasetçiler bu olayın basit bir adli vaka olmadığını, “devletin kurumsal güvenlik sisteminin iflası” olduğunu iddia etti.
- Soru İşaretleri: Siyasetçiler, İçişleri Bakanlığı’na şu temel soruları yöneltti:
- 14 kişilik, radikal örgütle ilişkili bir ailenin, yıllarca istihbarat birimlerinin radarına girmeden nasıl yaşadığı.
- Cinayeti işledikten sonra, araçta cesetle birlikte 480 kilometre yol alıp polis çevirmelerini atlatarak Suriye sınırını nasıl geçebildiği.
- Örgütlenme İddiası: Cinayet, IŞİD’in sadece sınır ötesinde değil, ülke içinde sessizce yeniden örgütlenebildiği yönündeki endişeleri artırdı ve hükümetten potansiyel IŞİD sempatizanlarına yönelik şeffaf bir risk haritası açıklanması talebi yükseldi.
Binali Aslan cinayeti, Türkiye’nin terörle mücadelesinin hem sınır ötesi hem de sınır içi boyutunda karmaşık zorluklarla karşı karşıya olduğunu gösteren, toplumsal hafızada yer eden trajik bir olay olarak kalmıştır. Cinayetin ve faillerin örgüt bağlantılarının yargılanma süreci, kamuoyunun yakından takip ettiği bir süreç olmaya devam etmektedir.

