Mahmut Tanal’dan Basın Özgürlüğü Çağrısı: “2025’te Ağır Tehdit Altında, Gazeteciler Susturulamaz!”
“Bugün, halkın haber alma hakkının yılmaz savunucuları olan gazetecilerin, baskılara,
tehditlere ve sansür girişimlerine rağmen gerçeği yazmaktan vazgeçmeyenlerin günüdür.
Ne var ki 2025 Türkiye’sinde basın özgürlüğü, anayasal güvenceye rağmen ağır bir tehdit
altındadır.
Anayasal ve Hukuki Çerçeve
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26. maddesi, “düşünceyi açıklama ve yayma
özgürlüğü”nü; 28. maddesi ise “basın hürdür, sansür edilemez” hükmünü açıkça ortaya
koymaktadır.
Buna karşın, gazetecilerin haber verme hakkı ve yurttaşların haber alma hakkı, fiilen idari
baskılar, yargılamalar, sansür uygulamaları ve ekonomik yaptırımlarla kısıtlanmaktadır.
Basın Kanunu’nun (5187 sayılı Kanun) 3. maddesinde yer alan “Basın özgürlüğü, bilgi
edinme, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma hakkını içerir” hükmü, artık kâğıt üzerinde
kalmıştır.
Uluslararası Sözleşmelerin İhlali
Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi açıkça ifade
özgürlüğünü, bilgi alma ve verme özgürlüğünü güvence altına alır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesi ve Medeni ve Siyasal
Haklar Sözleşmesi’nin 19. maddesi de aynı hakkı tanımlar.
Ancak ülkemizde gazeteciler, uluslararası hukukça korunan bu temel hakkı kullandıkları için
gözaltına alınmakta, yargılanmakta, hatta tutuklanmaktadır.
Basına Yönelik Güncel Saldırılar
2025 yılı basın özgürlüğü raporlarına göre, yalnızca yılın ilk yarısında 157 gazeteci ve medya
kuruluşunu ilgilendiren 64 ihlal kaydedilmiştir.
Bu ihlallerin büyük bölümü, gazetecilerin gözaltına alınması, tutuklanması veya yargı
tehdidiyle susturulmasıdır.
En çok ihlali yapan kurumlar arasında mahkemeler, savcılıklar ve güvenlik birimleri yer
almaktadır.
Özellikle 19 Mart 2025’te Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Saraçhane ve
diğer şehirlerde yapılan eylemleri takip eden gazetecilere yönelik 19 ayrı ihlal kaydedilmiş;
en az dokuz gazeteci polis şiddetine maruz kalmıştır.
Basın kartlarını göstermelerine rağmen cop, biber gazı ve plastik mermiyle hedef alınan
gazetecilere yapılan bu saldırılar, basın özgürlüğüne doğrudan yöneltilmiş şiddettir.
Ekonomik ve İdari Baskılar
RTÜK’ün muhalif yayın organlarına verdiği orantısız para cezaları, yayın durdurma kararları,
lisans tehditleri; Basın İlan Kurumu’nun ilan kesme uygulamaları ve sosyal medya
kısıtlamaları, özgür basını kuşatma stratejisinin parçalarıdır.
Bu yöntemlerle medya, halkın değil, iktidarın sesi haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Demokrasi Basınla Yaşar
Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin değil, tüm yurttaşların hakkıdır.
Çünkü halkın doğru bilgiye ulaşma hakkı, ancak özgür bir basınla mümkündür.
Gazeteciler, demokrasinin dördüncü kuvveti olarak iktidarların keyfiliğine karşı halkın gözü,
kulağı ve vicdanıdır.
Gazetecilerin susturulduğu bir ülkede, adalet, hukuk ve demokrasi de susturulur.
Tüm yetkililere çağrımız açıktır:
Gazetecilerin özgürce haber yapma hakkını güvence altına alın.
Basına yönelik fiziksel, hukuki ve ekonomik baskılara son verin.
Anayasa’ya, uluslararası sözleşmelere ve vicdana uygun davranın.
Bugün ve her gün, gerçeğin peşinden giden, kalemini halktan yana tutan gazetecilerin
yanındayız.
Baskılara, tehditlere ve sansüre boyun eğmeyen tüm basın emekçilerini saygıyla
selamlıyorum.
Gazeteciler susturulamaz!
Basın özgürlüğü, demokrasinin teminatıdır.”