Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu: “Kanlı Terör Örgütünü Doyurabileceğinizi Mi Sanıyorsunuz?”

Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu: “Kanlı Terör Örgütünü Doyurabileceğinizi Mi

Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu: “Kanlı Terör Örgütünü Doyurabileceğinizi Mi Sanıyorsunuz?”

Azmi Karamahmutoğlu: “Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Hem mesleğinde emekliye ayrılmış hem de halen yeni nesiller yetiştirmekte olan öğretmenlerimizin gününü Zafer Partisi olarak kutluyor, emekleri ve hizmetleri için kendilerine müteşekkir olduğumuzu söylemek istiyoruz. Öncelikle Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bugün 24 Kasım’ı kutlayamayan, yaşayamayan, öğretmen olduğu için öldürülen, Türkiye’de Türkçe eğitim verdiği için hayattan kopartılan, etnik bölücü terör örgütü PKK tarafından şehit edilen öğretmenlerimizin de gününü kutluyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. 24 Kasım gerekçesiyle gündeme gelmişken, öğretmenlerimizin yoksulluk sınırının altında kalan ve arttırılması gereken maaşları, uzmanlık ve başöğretmenlik sorunları, ek ders ücretlerinin yükseltilmesi, atama bekleyen elli bin öğretmenin politik ayrımcılığa, partizanlığa maruz kalmadan atanması gibi sorunların ele alınıp çözüme kavuşturulmasını bekliyor, bunu Türk Milli Eğitiminin hem bugünü hem de geleceği için çok hayati bulduğumuzu kayıtlara geçirmek istiyoruz.
Kıymetli Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları şunu apaçık biliyor ve görüyor ki, Zafer Partisi Türk vatandaşlarını hiç yanılgıya düşürmedi, yanıltmadı. Zafer Partisi, ortaya koyduğu sorunlar ve getirdiği çözüm önerileriyle vatandaşları, seçmeni hiç yanıltmadığını her defasında göstermiştir. Devlet Bahçeli’nin anonsuyla bir yıl evvel başlatılan ikinci ihanet sürecine ilişkin Zafer Partisi pazarlık masası diyerek karşı çıktı. 13 ayın sonunda bugün artık daha iyi anlaşılıyor ve Zafer Partisi’nin reddiyesi daha fazla destek görüyor, taraftar buluyor. Nitekim iki gün evvel Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Zafer Partisi’nin kaygılandığı şekilde bu kaygıları giderici bir politik karar alarak İmralı’ya narkoterör örgütünün başı Öcalan’ın ayağına gitmeme kararı Türkiye’de politik havayı onurlu açıdan çok çok rahatlatmıştır. Bu sebeple bir kez daha Zafer Partisi’nin genel başkanı ve yetkili kurullarına teşekkür ediyoruz. Sadece CHP mi? Sokaktaki herkes ve hatta stadyumlardaki tribünlere kadar hafta sonu Zafer Partisi’nin bu pazarlık masasına ilişkin reddiyesine destek geldiğini gördük.
Zafer Partisi narkoterör örgütünün kendini dağıtmadığını, sadece Türkiye’de tabela indirdiğini, silah bırakmadığını, Suriye, Irak, İran gibi komşu ülkelerde silahlı olarak bulunduğunu ve en önemlisi de siyasal taleplerinden vazgeçmediği gibi bunların bir kısmını çözüm adı altında al-ver pazarlığıyla Türkiye’ye ve Türk milletine dayattığını söyleyegeldi ve bunu anlatmaya da devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar, 13 ayın sonunda karanlık bir dehlize sokulmuş haldeyiz. Zihnen, politik olarak bu çözüm adı altındaki pazarlık masasında karanlık bir dehlize sokulmuş vaziyetteyiz. Şu sorunun cevabı karanlıkta bırakılıyor. Ne olursa bu sorun çözülmüş olur? Aylar önce PKK silah bıraktı ve kendini dağıttı, lağvetti dediniz. Dün ise DEM Parti Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yaptığı açıklamada bu mesele çözüldükten sonra tabii ki yeni bir anayasa konuşulacak demiş. Hem ardından daha neler geleceğini bilmiyoruz, ipuçları veriliyor hem de halen daha bu meselenin çözülmemiş olduğu konuşuluyor. Yani PKK terör örgütünün dağıtılmadığı, silah bırakmadığı, terör yapmaktan vazgeçmediği, terör sorununun çözülmediğini söylüyor. Artık hala hele şu mesele bir çözülsün derken neyin olmasını bekliyorsunuz? Ne olursa, hangi aşamaya varılırsa sorun çözülmüş olur?
Devlet Bahçeli’nin isteğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan Abdullah Öcalan Komisyonu, İmralı Cezaevi’ne baş terörist Apo’nun ayağına gidilmesi kararını AKP, MHP, DEM Parti üçlüsüyle birlikte aldı. Cumhur İttifakı’nın yeni hali olan bu üçlü ittifak, AKP, MHP ve DEM Parti üçlü ittifakı, geçen yıl ekim ayından bu yana bir yıldır içinde bulunduğumuz ikinci ihanet sürecini yürütüyorlar. Peki ama bu iş, bu yol nereye kadar gidecek? Ne olursa ne elde edilirse adı başarı olarak konacak ve tamam artık sonuna geldik denebilecek? Bu aşama hangi aşamadır? Bunu bilen var mı? Terör örgütü ile karşılıklı oturduğunuz bu pazarlık masasında bölücü etnik siyasetin taleplerinin ne kadarını karşılayabileceksiniz? Ya da bölücü terör örgütünün taleplerinde sizce bir sınırlama var mı? Sanıyor musunuz ki kanlı terör örgütünün ‘Tamam bu kadarı bize yeter, daha başka talebimiz yok’ diyeceği bir aşama vardır? Hayır, yok, doyuramazsınız!
Bu pazarlık masasında karşınızdaki muhatap bizatihi emperyalizmin kendisidir. Terör örgütü bir maşa, bir vekil olarak bulunuyor masada ve sahada. Bizi tarla fareleriyle, dağ sıçanlarıyla oyalamayın. Doğrudan muhatabımız emperyalizmin bizatihi kendisidir. Çıkın vatandaşın huzuruna ve emperyalizmin Türkiye’ye neleri dayatmaya, nelere mecbur bırakmaya zorladığını apaçık anlatın. Vatandaşları ayırmaya, bölmeye, egemenliğimizi paylaştırmaya, ülkenin üniter milli devleti değiştirmeye, dönüştürmeye niyeti olduğunu ve zaten uzun yıllardır da bunun için çalıştığını apaçık anlatın. Emperyalizmin Türkiye’de Türk milleti üzerindeki niyetlerini anlatın. Türk devleti yenilmedi ki galipken, kazandığı tarihte muzafferken elde ettiklerini şimdi kaybetsin, feda etsin. Bu ancak mağlup orduların, mağlup devletlerin vazgeçecekleri değerler olur.
Değerli arkadaşlar, Devlet Bahçeli iki gün evvel yaptığı açıklamada ‘Bu meselenin önemli muhataplarından biri Abdullah Öcalan’dır, onun da dinlenmesi zorunludur’ dedi. Zorunludur. Zafer Partisi’nin iddiasına ‘Hayır pazarlık yok’ diyenler şimdi zorunluluktan söz ediyor. Zorunluluk olduğunu söylüyorlar. Yasal dayanaktan yoksul olan Öcalan Komisyonu, Apo mahkumunu yaptığı İmralı Cezayir’inde ziyaret ederek bir terörist canavardan yalın bir siyasi aktöre evirmek istiyor. Fakat Türk halkı buna izin vermedi. AKP ve MHP suç ortakları Dem Parti ile ada vapurunda baş başa kaldılar. Ne halkı o vapura bindirebildiler ne de halkın oylarıyla parlamentoda temsil edilen diğer siyasi partileri bu tuzaklarına ortak edebildiler. Ortada gizli saklı bir ajanda var değerli arkadaşlar. Sürecin bundan sonraki aşamasını bilen yok. Devlet Bahçeli ajandasından açıkladıkça Türk siyaseti de Türk kamuoyu da öğreniyor. Bir narkoz-terör örgütünün yöneticisine meşruiyet kazandırmak için gittiğini İmralı Adası ziyaretinden başteröristle yan yana, yüz yüze fotoğraflarınızı bekliyoruz. Utanmayın, fotoğraf da çektirin. 50 bin yurttaşımızın katili olan bir caninin ayağına gitmenin utanılacak bir yanı olmadığını, eğer yoksa, haklı ve doğru bir iş olduğunu savunabilmeniz için fotoğraf çektirin. Bu fotoğraflarla tarihe not düşün. Arşive girsin. Türk milletinin fotoğraf hafızasına kaydolun. Bekliyoruz.”
Azmi Karamahmutoğlu’nun Pervin Buldan’ın “Ana muhalefet partisi DEM Parti’dir” sözleri hakkında gelen soruya verdiği cevap:
“Evet, aç tavuk kendini darı ambarında görür. Bu aslında DEM Parti’nin Türkiye’de Türk demokrasisinin, ülke demokrasisinin yükselmesi için herhangi bir kaygı taşımadığını, tamamen emperyalizmin felsefesi olan pragmatizmin temsilcisi olduğunu, kendi faydacılığının ve çıkarcılığının peşinden koştuğunu, işte bunun için iş başındaki otoriter olmakla suçlamış olduğu ve artık devlet partisi haline gelmiş olan AKP ile çok rahat iş tutabileceğini göstermiş oldu. DEM Parti’nin aslında bugüne değin, Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte olan dayanışması beraberliği yapay olan suni olandı. Nitekim bu açıklamanın beraberinde ve benim daha da önemsemiş olduğum yine Genel Başkan Tuncer Bakırhan’ın söylemiş olduğu, Cumhuriyet Halk Partisi’ni Cumhuriyet tarihiyle eş tutarak, haklı olarak, Cumhuriyet tarihi boyunca 100 yıllık inkâr ve ret politikasının temsilcisi olduğunu söylüyor. Yani aslında kendileri üretmiş oldukları mağduriyet edebiyatının kaynağının, sorumlusunun, müsebbibinin Cumhuriyet ile beraber Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu söylemeye gelmişlerdi. Ve bugün bunu bir kez daha açıkça söylemiş oldular. Ana muhalefet partisi olabilmek için iktidar partisinin hemen bir altında oy yüzdesine saygı olmanız gerekir.”