Şişe suda büyük tehlike: Mikroplastik ve bakteri şoku, Ancak son dönemde yapılan yeni bilimsel araştırmalar, plastik şişe suyla ilgili yerleşmiş bu güven algısını ciddi şekilde sorgulatacak bulgular ortaya koyuyor. Özellikle bazı popüler markalara ait ürünlerde tespit edilen yüksek düzeyde bakteri, kimyasal kalıntılar ve mikroplastik parçacıkları, uzmanların bu konuda daha açık ve kapsamlı bir uyarı yapmasına neden oluyor.

Araştırma Uyarıyor: Şişelenmiş Su Sanıldığı Kadar Güvenli Değil
Yakın zamanda yayınlanan bir araştırmada, plastik şişelere doldurulmuş bazı ticari sularda beklenenden çok daha fazla bakteri tespit edildi. Bakteri seviyelerinin, özellikle şişelerin üretim süreçlerindeki kontaminasyon, saklama koşulları ve nakliye aşamasındaki sıcaklık değişimleri nedeniyle artabildiği belirtiliyor. Bu bakterilerin çoğu zararsız olsa da bazı türler bağışıklığı zayıf kişileri etkileyebilecek riskler taşıyor.

Plastik Şişelerde Endişe Yaratan Yeni Bulgular
En çok dikkat çeken bulgu ise birçok kişinin hâlâ yeterince farkında olmadığı mikroplastik kirliliği. Araştırma sonuçlarına göre, bazı şişe su markalarında litre başına on binlerce mikroplastik parçacığına rastlandı. Bu partiküller çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük oldukları için tüketiciler tarafından fark edilmiyor; ancak insan vücuduna alındıktan sonra uzun vadede nasıl bir etkisinin olduğu hâlâ tam olarak bilinmiyor.
Bilim insanları, mikroplastiklerin yalnızca plastik şişelerden suya sızmadığını, aynı zamanda üretim ve dolum aşamalarında da şişeye geçebildiğini belirtiyor. Plastik kapakların sürtünmesi, şişelerin ısıya maruz kalması, taşıma sırasında oluşan mikroskobik aşınmalar gibi süreçler bile suyun içine ekstra parçacık karışmasına yol açabiliyor.

Mikroplastikler Neden Bu Kadar Önemli?
Mikroplastikler, beş milimetreden daha küçük plastik parçacıkları olarak tanımlanıyor ve bu parçacıkların çoğu, zaman içinde parçalanan büyük plastik ürünlerden ortaya çıkıyor. Ancak şişe sularında bulunan parçacıklar çok daha küçük—çoğu nanometre boyutunda. Bu da onların vücut hücrelerine ve organlara ulaşma potansiyelini artırıyor.
Şu anda mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri tam anlamıyla çözülebilmiş değil. Fakat bazı bilimsel çalışmalar, bu parçacıkların: Bağışıklık sistemi üzerinde stres yaratabileceğini, Hücre düzeyinde hasara neden olabileceğini, Endokrin sistemini etkileyebilecek kimyasallara taşıyıcılık yapabileceğini, Sindirim sistemi ve dolaşım sistemi üzerinde uzun vadeli yük oluşturabileceğini gösteriyor. Bu nedenle mikroplastiklerin yoğun biçimde bulunduğu şişe sularının düzenli tüketimi, özellikle çocuklar, hamileler ve kronik rahatsızlığı olan yetişkinler için daha büyük bir risk teşkil edebilir.

Kimyasal Kalıntılar da Göz Ardı Edilemez
Uzmanların dikkat çektiği bir diğer önemli unsur ise kimyasal bulaşması. Plastik şişeler genellikle PET adı verilen bir malzemeden üretiliyor. Bu malzemenin normal şartlar altında güvenli kabul edildiği bilinse de özellikle güneşe, yüksek sıcaklığa veya uzun süreli depolamaya maruz kaldığında bazı kimyasal bileşiklerin suya geçme ihtimali artıyor. Bu kimyasallar arasında en çok incelenenler: Antimon Bisfenol A (BPA) veya benzeri kimyasallar

Fitalatlar
BPA birçok ülkede sınırlı kullanıma tabi tutulmuş olsa da tamamen ortadan kaldırılmış değil. Bu maddeler hormon dengesini etkileyebilecek endokrin bozucu yapıları nedeniyle araştırmacıların radarında bulunuyor.

Bakteri Oluşumu Nasıl Gerçekleşiyor?
Şişelenmiş suyun üretimi kontrollü süreçlerden geçse de, dolumdan tüketiciye ulaşana kadar birçok aşamadan geçtiği için çeşitli bakteri türlerinin üründe çoğalma ihtimali oluşabiliyor. Özellikle sıcak hava koşullarının yoğun olduğu dönemlerde, depolama ve taşıma sırasında şişeler yüksek ısılara maruz kalabiliyor. Bu sıcaklık değişimleri, suyun içinde bulunan az miktardaki bakterilerin bile hızla çoğalmasına zemin hazırlıyor.
Ayrıca şişe açıldıktan sonra tekrar kapatılıp bekletildiğinde, tüketicinin ağzından veya çevreden bulaşan mikroorganizmalar da kısa sürede çoğalabiliyor. Bu nedenle uzmanlar şişe su açıldıktan sonra uzun süre bekletilmemesi gerektiğini özellikle vurguluyor.
Neden Hâlâ Şişe Su Tercih Ediliyor?
Toplumda şişe suyun daha güvenilir olduğuna dair güçlü bir algı bulunuyor. Kimi tüketiciler musluk suyunun tadını sevmiyor, kimileri şehir altyapısına güvenmediği için şişelenmiş suyu tercih ediyor. Bazı bölgelerde musluk suyu gerçekten de içme kalitesinde olmayabiliyor. Ancak yine de şişelenmiş suyun otomatik olarak “daha sağlıklı” olduğu düşüncesi güncel araştırmalar ışığında tartışmalı hâle gelmiş durumda.
Araştırmacılar, şişe suyun tamamen zararlı olduğu gibi bir genellemenin doğru olmadığını, ancak tüketicilerin riskler konusunda daha bilinçli olması gerektiğini söylüyor. Tüketicilerin markalara körü körüne güvenmek yerine, suyun kaynağı, dolum şekli ve depolama koşulları hakkında bilgi sahibi olmalarının önemli olduğuna dikkat çekiliyor.
Tüketiciler İçin Öneriler
Uzmanlar, hem şişe suyu tüketenler hem de musluk suyunu tercih edenler için bazı pratik tavsiyeler paylaşıyor: Şişeleri güneşte bırakmayın: Sıcaklık arttıkça kimyasal sızıntı ve bakteri çoğalması artar. Açılan şişeyi uzun süre bekletmeyin: Özellikle sıcak ortamlarda bakteriyel gelişim hızlanır.
Cam şişe seçeneklerini değerlendirin: Cam, mikroplastik riski taşımadığı için daha güvenli bir alternatiftir. Ev tipi filtreleri kullanabilirsiniz: Güvenilir filtreler musluk suyunu önemli ölçüde temizleyebilir. Daha büyük ambalajlara yönelmek yerine küçük şişeleri tercih edin: Küçük şişeler daha hızlı tüketildiği için bekleme süresi azalır.
Şişelenmiş Su Aslında Ne Kadar Güvenli?
Son araştırmaların ortaya koyduğu veriler, şişelenmiş suyun sanıldığı kadar masum olmadığını açıkça gösteriyor. Mikroplastiklerin yoğun varlığı, kimyasal kalıntıların potansiyel etkileri ve bakteri gelişimi gibi riskler, tüketicileri bu ürünleri sorgulamaya yöneltiyor. Her ne kadar bazı markalar daha sıkı kalite kontrolleri uygulasa da tüm ürünlerin aynı standartlara sahip olmadığı biliniyor.
Bu nedenle şişelenmiş su tüketimi konusunda bilinçli tercih yapmak, saklama koşullarına dikkat etmek ve mümkün olduğunca cam ambalajlı ya da güvenilir filtre sistemiyle temizlenmiş musluk suyunu tercih etmek, uzmanların özellikle altını çizdiği noktalardan biri hâline geliyor.

