Doç. Dr. Bahriye Üçok Kimdir? Bahriye Üçok Suikastı
Doç. Dr. Bahriye Üçok (1919-1990), Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli ilahiyat akademisyenlerinden, tarihçilerinden, siyasetçilerinden ve laiklik savunucularından biridir. Kendisi, Türkiye’nin ilk kadın ilahiyatçısı unvanını taşır ve 1990’lı yılların karanlık aydın cinayetleri zincirinin kurbanı olmuştur.
Hayatı, Eğitimi ve Çığır Açan Akademik Kariyeri
10 Mayıs 1919’da doğan Bahriye Üçok, çok yönlü bir eğitimle kariyerine başladı.
- Çok Yönlü Kişilik: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi‘nde (Ortaçağ Türk-İslam Tarihi) lisans eğitimini tamamlarken, aynı zamanda Devlet Konservatuvarı Opera Bölümü‘nden de mezun oldu. Sanatçı ruhu, akademik zekası ve çok dilli yapısıyla (Fransızca, Arapça, Farsça) dikkat çekti.
- İlahiyatın İlk Kadını: 1953 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne ilk kadın öğretim üyesi olarak girmesi, kendisini Türkiye tarihinde bir ilke taşıdı. Akademik çalışmalarında İslam tarihini, kadın hükümdarları ve erken dönem İslam’daki hareketleri inceledi. Eserlerinde, İslam dinini akılcı, hoşgörülü ve çağdaş bir bakış açısıyla yorumlamıştır.
- Önemli eserleri arasında İslâm’dan Dönenler ve Yalancı Peygamberler, İslâm Devletinde Kadın Hükümdarlar ve Şeriat Sarmalında Türkiye yer alır.
Siyasi Yaşamı ve Suikasta Götüren Görüşleri
Akademik hayatını siyasetle birleştiren Üçok, 1971’de Kontenjan Senatörü olarak parlamentoya girdi ve ardından milletvekilliği görevinde bulundu. Siyasi kariyeri boyunca savunduğu ilkeler, onu radikal grupların bir numaralı hedefi haline getirdi.
1. İslam’da Tesettürün Zorunluluğu İddiasına Karşı Çıkışı
Üçok’un en büyük tepkiyi çeken ve doğrudan suikasta götüren görüşü, 1988’de TRT’deki bir açık oturum programında gündeme geldi: Üçok, bir ilahiyat akademisyeni kimliğiyle, Kuran’daki ilgili ayetleri akademik olarak yorumlayarak, İslam’da kadınların örtünmesinin (türban/başörtüsü) zorunlu bir dinî vecibe (farz) olmadığı yönünde bir görüş savundu. Ona göre bu, bir yorum ve tercih meselesiydi. Bu yorum, kendisini dini siyasallaştıran ve katı kurallar dayatan radikal grupların bir numaralı düşmanı haline getirdi. Bu tarihten itibaren Üçok, artan dozda tehdit mektupları ve telefonları almaya başladı.
2. Laikliğin ve Cumhuriyet Değerlerinin Yılmaz Savunuculuğu
Üçok, sürekli olarak laikliğin önemini ve irtica tehlikesini dile getiriyordu. O, laikliği, hem inanan hem de inanmayan tüm vatandaşların bir arada, özgürce yaşayabilmesinin yegane güvencesi olarak görüyordu.
Bombalı Suikast ve Faili Meçhul Yıllar
Yoğun tehditlere rağmen fikirlerini söylemekten çekinmeyen Bahriye Üçok, maalesef bu mücadelesinin bedelini canıyla ödedi.
Trajik Son: Ekim 1990 tarihinde, Ankara’daki evine kargo ile gönderilen ve gönderici olarak “İlmî Araştırmalar Vakfı” adının yazıldığı bir kitap paketini açmaya çalışırken, paketin içine yerleştirilmiş olan bomba patladı. Ağır yaralanan Üçok, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Cinayeti, “İslami Hareket Örgütü” adlı bir grup üstlendi ve Üçok’un “İslama sınır koyanları idam etmeyi borç biliriz” sözleriyle bu suikastı tesettür konusundaki görüşleri nedeniyle gerçekleştirdiklerini ilan etti.
Soruşturmalar daha sonra Tevhid-Selam gibi İran bağlantılı olduğu iddia edilen örgütlere uzandı. Ancak bu cinayet, aynı yıl katledilen Muammer Aksoy, Çetin Emeç ve Turan Dursun gibi aydınların suikastlarıyla birlikte, 1990’lı yılların faili meçhul kalan karanlık olayları zincirinin bir parçası oldu.
Bahriye Üçok, sorgulayıcı, bilimsel ve laik kimliğiyle, Türkiye’de kadın hakları ve aydınlanma mücadelesinin sembol isimlerinden biri olarak anılmaya devam etmektedir.