Ulaş Karasu’dan Sert Çıkış: Ulaştırma Bakanlığı Kapalı Kapılar Ardında 401 Milyar TL’yi Peşkeş Çekiyor
Cumhuriyet Halk Partisi Ulaştırma ve Altyapı Bakanılğı’ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ulaş Karasu, gazeteciler Şaban Sevinç, Yavuz Oğhan, Batuhan Çolak ve diğerlerinin gözaltına alınmasını, Özgür Özel’in Başsavcı Akın Gürlek’in Eti Maden’den ikinci maaş aldığına dair belgeleri açıklamasının ardından yapılan “suçluluğu gizleme telaşı” olarak nitelendirdi. Karasu, yargının siyasallaştığını vurguladı. Ayrıca, Gebze’de 4 kişinin öldüğü bina çöküşünün AKP’nin ihmali olduğunu ve Bakan Abdulkadir Uraloğlu’nun 7 gün sustuğunu belirterek, Ulaştırma Bakanlığı’nın Aksaray-Ulukışla ve Gebze-YSS Köprüsü hatları için 401 Milyar TL’lik ihaleleri rekabetsiz şekilde yandaş şirketlere peşkeş çekmesini sertçe eleştirdi.

“Değerli arkadaşlar,
Türkiye bu sabah yine bir şafak operasyonuna uyandı.
Gazeteciler; Şaban Sevinç, Yavuz Oğhan ve Batuhan Çolak, Soner Yalçın, Aslı Aydıntaşbaş ve Ruşen Çakır abuk sabuk iddialarla gözaltına alındı.
Bir tarafta çuvala doldurulmuş abuk sabuk iddialar var, bir tarafta belgelerle ortaya koyduğumuz gerçekler var!
Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in, AKP’nin yargı kolları başkanı Akın Gürlek hakkında ortaya koyduğu gerçeklerin ardından böyle bir operasyon yapılması tesadüf değildir.
Bu aslında suçluluğu gizleme telaşıdır.
Türkiye’de yargının ve güvenlik kurumlarının ne ölçüde siyasallaştığını, iktidarın düşman hukukunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Akın Gürlek’in Eti Maden’den madenden para almasını sorduk yanıt veremediler!
Bu ülkede hakimler savcılar kanununa rağmen para almış, HSK bunu hiç mi duymadı? Hiç mi görmedi
Aylardır nasıl buna göz yumuldu?
Dün akşam Genel Başkanımız belgeleriyle açıkladı. Neden hala sessiz?
Hukuk devletinde olması gereken 1 dakika bile o kişinin o makamda oturmamasıdır!
Ama AKP’nin yargı kollarını kollayan iktidar, çareyi gazetecileri susturmayı tercih ediyor.
Biz bu hukuksuzluğa boyun eğmeyeceğiz.
Unutmayın Türkiye bir hukuk devletidir!
Hukuku, adaleti savunmaya sonuna kadar devam edeceğiz.
Belediye başkanlarımızı, arkadaşlarımızı, gazetecileri.
Öğrencileri savunmayı sürdüreceğiz.

Değerli basın mensupları,
Bugün, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bu ülkenin kaynaklarını nasıl kapalı kapılar ardında peşkeş çektiğini,
Halkın vergilerini şirketlerin cebine nasıl aktardığını ve Bakanlığın nasıl rant kapısı haline getirildiğini anlatmak üzere karşınızdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar;
Cumhuriyet Bayramı sabahı hepimizi kahreden bir haberle uyandık.
Gebze’de bir bina çöktü.
Aynı aileden dört yurttaşımızı toprağa verdik.
Bu bir doğal afet değildi.
Bu bir mühendislik hatası da değildi.
Bu, göz göre göre gelen bir felaketti.
Binanın altında metro inşaatı vardı, üstünde yıllardır görmezden gelinen çatlaklar.
Ve o çatlakların adı: AKP’nin ihmaliydi, denetimsizliğiydi, liyakatsizliğiydi!
Bilim insanları raporlarla 2017 yılında uyardı: “Bu zeminde özel önlemler alın”
Ama ne yapıldı?
Hiçbir şey!
O sokaktaki vatandaşlar CİMER’e başvurdu: “Binamızda çatlaklar oluştu, kolonlar patladı” dedi.
Ama ne oldu?
Tüm raporlar gibi bu da arşive kaldırıldı.
Ne bir inceleme yapıldı, ne kamulaştırma yapıldı; ne de bir önlem alındı.
Sonra bina çöktü, bir aile göz göre göre yok oldu!
Zemin riski yıllar önce raporlanmışken, gerekli denetimleri yapmayan, yaptırmayan Ulaştırma Bakanı ne dedi?
Hiçbir şey!
7 gün, yani 168 saat geçti! Koca 1 hafta boyunca sustu!
Ne bir başsağlığı diledi, ne bir açıklama yaptı, ne de bir sorumluluk beyanında bulundu.

Sonra AKP Grup Toplantısı’nda hiçbir şey olmamış gibi, gülerek konuştu!
Yine sorumluluktan kaçtı.
“Tamamen teknik bir konu” dedi.
Teknik detayların arkasına saklanıp “soruşturmanın sonucunu bekleyelim” demek, en hafifinden bilgileri karanlıkta bırakmaktır.
Gebze’de halen vatandaşlar diken üstünde!
Koskoca bir ilçe tedirginlik yaşıyor!
Bakan Efendi, eski dere yatağından, yer altı su seviyesinden, deprem riskinden ve metro inşaatından bahsediyor.
Bunların hepsi birer risk faktörü olarak sıralanıyor, sonra “metroda deformasyon yok” diyerek sorumluluk üstlenmekten kaçınıyor.
Peki soruyorum: Bu riskleri kim yönetti? Bu inşaat iznini kim verdi? Bu denetimleri kim yaptı ya da yapmadı?
Siz ne yaptınız? Siz…?
Bir de işini yapan gazeteciye, “Gazeteci kılıklı” diyerek hakaret ediyor!
Neymiş, kamuoyunu yanlış yönlendiriyormuş!
O zaman sen neden ilk gün çıkıp gerçekleri halka açıklamadın?
Bu olay bize bir kez daha gösterdi ki, AKP iktidarında insan hayatı ikinci plandadır.
Depremde 50 bin insana bu topraklar mezar olur, susarlar.
78 vatandaş otelde diri diri yanar, susarlar.
Tren kazası olur, asker mağarada şehit olur… AKP yine susar!
Çünkü bu iktidar, bu ülkeyi ucuz ölümler ülkesi haline getirmiştir.
Tüm bunlar,
Fıtrat değil, kader değildir!
Bu ölümler, ihmalin, iş bilmezliğin, liyakatsizliğin sonucudur.
Çünkü AKP iktidarı, rant projeleri uğruna bilimi hiçe saymaktadır.
Mühendislik kurallarını çiğnemektedir.
İnsanda utanma olur, onur olur, istifa eder!
Ama bunlar istifa nedir onu da bilmezler.
Çünkü karar vermesi gerekenler, Saray’dan aldıkları talimatlarla onur ve utanma duygusunu çoktan yitirmiştir!
Gebze’deki çöküş, AKP’nin rant düzeninin, denetimsizliğinin sembolüdür.
Buradan açıkça söylüyorum: Bu ülkenin insanı sahipsiz değildir. Biz varız!
Biz, halkın sesi olmaya, bu çürümüş düzenin karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz.
Ve biz o dönemi kapatmaya kararlıyız.
Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Bir kez daha uyarıyorum.
Yarın çok geç olmadan,
Bilim insanlarının raporları doğrultusunda bir an önce önlem alın, önlem alın…

Değerli arkadaşlar;
Şimdi sizlere bu duyarsız, bu vicdansız iktidarın vatandaşın değil, yandaş şirketlerin çıkarını nasıl öncelediğini anlatacağım.
Ulaştırma Bakanlığı yakında “Aksaray-Ulukışla-Yenice Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı” ihalesine çıkacak.
Aksaray’ı Mersin ve İskenderun körfezine bağlayacak nitelikte olan bu proje 2004 yılından bu tarafa her hükümet yetkilisinin ağzında!
Dış Finansmanlı olarak ihale edilen bu iş, önceki yıl Danıştay tarafından iptal edilmişti.
Şimdi bakanlık yeniden ihaleye çıkacak!
Yine kapalı kapılar ardında, malum şirketlerle güya pazarlık edecek!
Oysa biz biliyoruz ki, bakanlıkta ihale şartnamelerini bakanlık değil, şirketlerin CEO’ları hazırlıyor.
Bu kez ihale üç şirkete özel olarak hazırlanmış …
Toplam 192 kilometrelik bu hattı, üç etaba bölmüşler ve üç yandaş firmaya pay etmişler;
1. Etabın ihalesini geçen Ekim ayında zaten yaptılar.
Kapalı kapılar ardındaki bu ihaleye yine AKP’nin gözde firmaları Cengiz, Kalyon, Doğuş, Rönesans ve Gebze’deki metro inşaatını da yapan EZE-Metgün İnşaat davet edildi.
İhaleye REC İnşaat 50 milyar 468 milyon TL teklif verdi, 47 milyar 758 milyon TL’ye aldı.
Şimdi de ikinci ve üçüncü etap ihaleleri yapılacak. Bize gelen bilgiye göre,
2. Etabı: AKP milletvekilinin sahibi olduğu, son dönemlerin popüler firması FERNAS İnşaat’a –— 68 milyar TL’ye
3. Etabı da 2020’de ihaleyi alıp işi beceremeyen TAŞ YAPI’ya —30 milyar TL’ye verecekler.
Tamamen danışıklı dövüşle, sadece teklif alarak, kılıfına uydurulmuş bir ihale ile oldu bittiye getirecekler.
Yani bu ihalelerde rekabet koşulları oluşmayacak. Şeffaflık olmayacak,
Çünkü kamu yararı değil, şirketlerin menfaatleri gözetiliyor.
Ey Abdulkadir Uraloğlu,
Sorarım size;
Bu milletin gözünün içine baka baka yapılan bu düzenbazlığı nasıl savunacaksınız?
Halkın vergilerini belli şirketlerin cebine aktarmayı nasıl izah edeceksiniz?
Bunu sadece biz söylemiyoruz.
Savcılığa yapılmış şikayetler var!
İşte burada suç duyurusu, ne yaptınız?
“Cambaza bak” taktiğiyle halkın cebindeki paraları çalma düzeni bununla da sınırlı değil!
Aynı zihniyet, Gebze–Yavuz Sultan Selim Köprüsü–Halkalı Yüksek Standartlı Demiryolu Hattı için de devrede.
Bu proje güzergahı İstanbul Anadolu yakasında Marmaray hattının Çayırova mevkiinden ayrılarak, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan sonra, Sultanbeyli ve Sancaktepe’yi geçip, kuzeye yönelerek Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Avrupa yakasına bağlanıp, İstanbul Havalimanına (Arnavutköy) ulaşmakta ve devamında Çatalca’da Halkalı-Kapıkule hattına bağlanıyor.
Demir yolu hattı toplam 120 kilometre uzunluğunda olacak; yük ve yolcu olarak işletilecek.
Ayrıca, bu proje kapsamında 29 viyadük, 11 aç-kapa, 21 tünel yapılacak.
Peki Bakanlık ne yapıyor?
Bu hattı da iki şirkete bölmüş:
Anadolu Yakasını: 110 milyar TL’ye Kolin İnşaat’a
Avrupa Yakasını: 140 milyar TL’ye Cengiz-Kalyon ortaklığına verilecek.
Yani bakanlık, bu ihalelerle tam 401 milyar TL’yi şirketlerin kasasına koyacak!

Değerli arkadaşlar;
Biz bu projelere karşı değiliz!
Ben geçen yıl buradan Çorum Delice Hızlı tren hattı ihalesinde neler çevirdiklerini, milletimize bir bir anlattım.
Milletin varlığının nasıl peşkeş çekildiğini buradan söyledim.
Haklı çıktım.
Sonra, sanki biz projeye karşıymışız gibi bir algı yönettiler.
Arkadaşlar bir kez daha yineliyorum: Biz bu projelere karşı değiliz!
Vatandaşımızın hayatını kolaylaştıran her uygulamaya, her projeye zaten evet deriz!
Ama biz yüz milyarlarca liranın yandaşlara transferine karşıyız.
Bizim belediye başkanlarımız iftiracı sözde tanıklarla, yalancı ifadelerle tek başlarına zindanlarda tutulurken, bu ülkenin kaynaklarının peşkeş çekilmesine karşıyız.
Madem kendinizden bu kadar eminsiniz, sel yok, afet yok, deprem yok!
İhaleleri Türkiye’deki bütün şirketler için açın!
Davet usulü değil, pazarlık usulüyle yapın!
Şeffaf olsun, rekabete açık olsun!
Bakalım o zaman bu ihalelere kaç firma girecek, kaç liraya gidecek?
Hodri meydan!
Buradan savcılara sesleniyorum: Bu ihaleleri yapanlar, bu kaynakları peşkeş çekenler görevi kötüye kullanmaktan, rüşvetten, irtikaptan ve ihaleye fesat karıştırmaktan yargı önünde hesap vermelidir!
Bir çift sözüm de Bakan adı altında o koltuğu işgal eden zata!
Sayın bakan, sende bir parça utanma sıkılma kalmadı mı?
Neyin karşılığında bu ihaleleri vereceksin?
Senin görevin, kamunun zararını değil yararını gözetmektir.
Yaptığın ihaleleri EKAP’ta yayınla.
Neden halktan gizliyorsun?
Ancak korkusu olan birisi bu işleri gizlemeye çalışır.
Öyle tivit üzerinden attığın yalanlar gibi değil, çık gerçekleri bir bir açıkla.
“Saray istiyor, ben yapıyorum” de!
Yoksa yine susacak mısın?
Sen artık o bakanlığı, o koltuğu işgal eden bir insansın.
Gereğini yap, “affını mı diliyorsun”, istifa mı ediyorsun çek git!”

