Florida Üniversitesi Ağız Biyolojisi Bölümü’nden Prof. Dr. José Lemos ve Dr. Jacqueline Abranches, yaptıkları çalışmalarla şeker tüketiminin dişlerde yol açtığı süreçleri kronolojik olarak inceledi ve dikkat çekici sonuçlara ulaştı. Uzmanlara göre şeker yalnızca uzun vadede değil, saniyeler içerisinde başlayan bir etki zinciriyle diş yüzeyine zarar vermeye başlıyor.

Saniyeler İçinde Başlayan Bakteriyel Aktivite
Ağız, binlerce farklı mikroorganizmaya ev sahipliği yapan son derece karmaşık bir ekosistemdir. Bu mikroorganizmalar arasında yararlı olanlar kadar, diş çürümesine neden olabilecek bakteriler de bulunur. Şekerli bir yiyecek ya da içecek tüketildiği anda, bu zararlı bakteriler adeta harekete geçer. Streptococcus mutans gibi çürük yapıcı bakteriler, şekeri çok hızlı şekilde parçalamaya başlar. Bu şeker, bakteriler için bir enerji kaynağıdır; ancak bu enerji üretimi sırasında ortaya çıkan yan ürün oldukça zararlıdır: asit.

Bir-İki Dakika İçinde Asit Seviyesi Zirveye Çıkıyor
Şekeri tüketmenizin üzerinden henüz bir ya da iki dakika geçmişken ağızdaki bakteri faaliyetleri sonucunda ciddi miktarda asit üretimi gerçekleşmiş olur. Ortamın pH seviyesi hızla düşer. Normal şartlar altında ağız pH değeri nötr seviyede, yani yaklaşık 7 civarındadır. Ancak şeker alımı sonrası bu seviye 5,5’in altına iner; bu sınır, diş minesinin çözünmeye başladığı kritik eşiktir.
Diş minesinin ana bileşeni hidroksiapatit mineralleridir. Asidik ortam bu mineral yapıyı aşındırarak diş minesinin sert ve koruyucu tabakasını zayıflatır. İşte çürük oluşumunun ilk evresi olan demineralizasyon süreci tam da bu noktada başlar. Bu aşamada gözle görülür bir hasar henüz oluşmamış olabilir. Ancak mikroskobik düzeyde minede çatlaklar ve mineral kayıpları meydana gelir. Eğer süreç devam ederse bu minik hasarlar zamanla derinleşir ve çürük halini alır.

Tükürüğün Sessiz Mücadelesi
Neyse ki vücudumuzun dişleri korumak için doğal savunma mekanizmaları vardır. Bunların başında tükürük gelir. Tükürük sadece ağzı nemli tutmakla kalmaz, aynı zamanda diş sağlığının korunmasında hayati rol üstlenir.
Tükürüğün başlıca görevleri şunlardır:
Ağızda kalan yiyecek artıklarını temizlemek
Fazla şekeri uzaklaştırmak
Asidi nötralize ederek pH seviyesini yükseltmek
Diş minesine mineral desteği sağlayarak hasarın onarılmasına katkıda bulunmak
Tükürük içerisindeki kalsiyum ve fosfat iyonları, minede başlayan mineral kaybını tersine çevirebilir. Bu sürece remineralizasyon adı verilir. Böylece mine yeniden güç kazanabilir ve çürük süreci durdurulabilir.
Yararlı Bakterilerin Etkisi
Ağız florasında yalnızca zararlı değil, son derece faydalı bakteriler de bulunur. Bu yararlı mikroorganizmalar, çürük yapıcı bakterilerle rekabet ederek onların çoğalmasını sınırlamaya çalışır. Ağızdaki mikrobiyal dengenin korunması, işte bu doğal rekabet sayesinde mümkün olur. Dengeli bir florada zararlı bakteriler kontrol altında tutulurken, ağız sağlığı daha uzun süre korunabilir. Ancak bu hassas denge, yoğun şeker tüketimiyle kolaylıkla bozulabilir.
Sorun Nerede Başlıyor?
Uzmanların özellikle altını çizdiği nokta, şeker tüketim sıklığıdır. Bir kişinin gün boyunca tek seferde tatlı tüketmesiyle, az miktarlarda ama sık aralıklarla şeker alması arasında ciddi fark bulunur. Her şeker alımında ağız yeniden asidik hale gelir ve tükürüğün ortamı dengelemek için zamana ihtiyacı olur. Bu süre yaklaşık 30-40 dakikadır. Ancak kişi bu süre dolmadan tekrar şeker tüketirse, tükürük asidi tamamen nötralize edemez ve dişler sürekli saldırı altında kalır.
Remineralizasyon gerçekleşemez
Diş minesinde kalıcı mineral kaybı oluşur
Çürük gelişimi hız kazanır
Gün boyu sık atıştıran, gazlı içecekleri yudum yudum içen veya sürekli şekerli sakız çiğneyen kişiler bu risk grubunda yer alır.
Diş Çürümesine Giden Yol
Sürekli asit saldırısı altında kalan mine zamanla incelir, zayıflar ve çatlar. Ardından bakteriler daha derin dokulara, yani dentin tabakasına ilerler. Bu aşamada:
Soğuk, sıcak ve tatlıya hassasiyet başlar
Ağrı hissi oluşur
Tedavi gecikirse enfeksiyon gelişebilir
Başlangıçta fark edilmeyen küçük hasarlar, gerekli önlemler alınmadığında ciddi kanal tedavilerine hatta diş kaybına kadar varabilen sonuçlara yol açabilir.
Uzmanlardan Öneriler
Florida Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, bu sürecin yavaşlatılabileceğini belirtiyor ve bazı temel öneriler sunuyor:
Şeker tüketimini azaltın. Özellikle gün içine yayarak tüketmekten kaçının.
Tatlı sonrasında su için. Bu, ağızda kalan şekeri azaltır.
Dişlerinizi günde en az iki kez florürlü macunla fırçalayın.
Fırçalama sonrası ağızda florürün bir süre kalmasına izin verin.
Düzenli diş hekimi kontrolünü ihmal etmeyin.
Şekersiz sakız çiğneyerek tükürük akışını artırın.
Şekerin dişlere zarar vermesi uzun vadeli bir süreç gibi düşünülse de gerçekte etki ilk saniyelerde başlar. Ağız içindeki bakteriler şekeri kullanarak hızla asit üretir, bu da sadece birkaç dakika içinde diş minesini hedef alır. Tükürük ve yararlı bakteriler dişleri korumaya çalışsa da, sık şeker tüketimi bu savunmayı etkisiz hale getirir.
Bu nedenle, tatlı tüketimi yalnızca miktar açısından değil, zamanlama açısından da bilinçle yönetilmelidir. Doğru ağız bakımı ve dengeli beslenme alışkanlıklarıyla çürük riski önemli ölçüde azaltılabilir ve diş sağlığı uzun yıllar korunabilir.

