Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Saadet Parti’li Prof. Dr. Sabri TEKİR ; Basın Açıklaması

Bugün 2021 yılının son

Bugün 2021 yılının son ayı olan Aralık ayının ilk günü. Bir ay sonra 2021 yılını bitirmiş ve 2022 yılına girmiş olacağız. Gelecek zamanların milletimize, tüm insanlığa hayırlar getirmesini C. Hak’tan niyaz ediyorum.

Olumsuz Hava Koşulları

Hepinizin yakından izlediği gibi birkaç gündür ülkemizin önemli bir bölümü olumsuz hava koşulları içinde bulunmaktadır. Hafta başından itibaren İstanbul, İzmir ve Ankara başta olmak üzere, birçok bölgemizde ve ilimizde var olan olumsuz hava koşullarından etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine de sabır ve başsağlığı diliyorum.

Yazın yaşadığımız deprem, yangın ve sel gibi afetlerin yanında karşılaştığımız bu fırtına sonrası acı tablo, yapılardaki eksiklikleri, denetim yetersizliğinden ve yapılara proje dışı eklemelerden kaynaklanan  can ve mal kayıplarının derecesini bizim açıkça görmemizi sağlamıştır. Artık daha fazla gecikmeden, gerekli tedbirlerin alınması, var olan eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir.


Şanlıurfa ve İlleri Ziyaret

Saadet Partisi olarak, biz çeşitli vesilelerle ülkemizi tarıyor, muhtelif vilayetlere gidiyor, orada halkımızla birlikte olmayı tercih ediyoruz yine çeşitli vesilelerle ülkemizi karış karış gezmeye ve her fırsatta vatandaşlarımızla bir araya gelmeye devam ediyoruz.

Sayın Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu bu haftasonu Saadet Partimizin İl Kongresi vesilesiyle Şanlıurfa’daydı. Bendeniz de Saadet Partimiz İstanbul İl Divanı vesilesiyle İstanbul’daydık. Genel Başkan Yardımcısı diğer arkadaşlarımız da başka illerde ve ilçelerdeydi.  Şanlı Urfa’mızın 6. Olağan İl Kongresi Genel Başkanımız ve iki Genel Başkan Yardımcımızın katılımı ile büyük bir coşku ve heyecan içinde gerçekleştirildi. Basın mensupları ve STK temsilcileri ile bir araya gelindi. Vatandaşlarımızın yaşadıkları problemler ve onların talep ve beklentileri dinlendi. Arkadaşlarımızın ziyaret ettikleri bütün bölgelerde, buna Şanlıurfa da dahil, öncelikli gündem ekonomiydi. Hayat pahalılığı, işsizlik, yüksek enflasyon, her gün arka arkaya gelen zamlar ve Türk parasının değerinin erimesi,her geçen gün düşen alım gücü ve geçim sıkıntıları gibi başlıklar. Maalesef sokaklarda, çarşı-pazarda, evlerde insanlarımız canlarını yakan ve gittikçe zorlaşan hayat şartlarını konuşuyorlar. Gittikçe boşalan tencereler konuşuluyor. İleriye yönelik umut kapılarının açık, alınan tedbirlerin olumlu sonuç vermesini bekliyorlar.

İktidarın Ömrü Kısaldıkça Kuyruklar Uzuyor

Vatandaşlarımızın umutlarının azalmasına neden olan çok şeyleri sıralamak mümkün. Hükümet, bu umutları besleyebilecek mesajlar vermek yerine, umutsuzluğa sevk edecek politikalar uygulamakta ısrar ediyor. Nitekim,

– Her gün yeni bir zam haberi ile uyandığımız, artık hiçbir şeyin fiyatını tam olarak bilmediğimiz günleri yaşıyoruz. Vatandaşlar bir ürünü pahalı diye almamak ile yarın daha pahalı olacak diye hemen almak arasında gidip gelen bir bocalama içinde.
– Her gün yeni bir kuyruk görüntüsüyle karşılaşıyoruz. Akaryakıt kuyruğu, indirimli ürün kuyruğu derken; fırıncıların son 3 ayda başta un olmak üzere temel hammaddelere %100’ün üzerinde gelen artışlar sonrası uyguladıkları zam, ekmek kuyruklarını da beraberinde getirdi. Simit 3.5 TL’ye yükseldi. Artık siyasiler simit – çay hesabı yapmaya cesaret edemeyecekler. Gerekli tedbirlerin alınmaması halinde, yakında bu kuyrukların daha da artması ve yaygın hale gelmesi muhtemeldir.

– İktidar sanki çok marifetmiş gibi 19 yıldır bu ekonomik modelin hazırlığını yaptığını söylüyor. Cumhuriyet, çok ağır bedellerin ödendiği kurtuluş savaşından sonra bile, o zor şartlarda bir kaç yıl içinde ekonomik kalkınma hamlelerini yürürlüğe koymayı başarmıştı.

– O günün “gerçek kurtuluş savaşı” ile bugün bir algıdan ibaret olan “kurtuluşsavaşı”nabakınca iktidarın başarısız ekonomi politikası kendini daha net bir şekilde  gösteriyor. Askeri vesayet ile mücadele edeceğini, militarist irade yerine sivil iradeyi güçlendireceğini vaat ederek iş başına gelen Ak Parti, uyguladığı başarısız ekonomi politikalarının yol açtığı hasarı, MGK Bildirisi’nde yer vererek yine güvenlikçi bir dil ile örtmek istiyor. Halbuki ekonomide başarı güvenlikçi politikalarla değil, güven veren politikalarla sağlanabilir.

– 19 yıldır hazırlığı yapılan bu ekonomik model; her geçen gün uzayan ve artan kuyruklar, marketlerde ürünlere kota getirilmesi, her gün yeni bir zam, artan işsizlik, artan yoksulluk, paranın alım gücünün her gün düşmesi, hayat pahalılığının  – yani geçim zorluluğunun her geçen gün daha da can yakmasından ibaret… gibi görünüyor. Bu ekonomik model; belli ki, asgari ücretlinin her geçen gün eriyen maaşının daha da erimesi, ucuz iş gücüne çevrilen ülkemizin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi demek ise, bu politika ancak güvenlikçi politikalarla sağlanabilir. Hükümetin tercihinin de zaten bu yönde olduğu anlaşılmaktadır.


– Daha da fakirleşeceğimizi, artan dolar kuru sayesinde yabancı yatırımcıların ucuz işçi çalıştırmak için iştahla ülkemize geleceğini söylemekten çekinmeyen bu ekonomik model bize sadece yoksulluk, uzayan kuyruklar, hayat pahalılığı vaat ediyor. İnsanımızı da yabancı sermayenin ucuz işgücü kaynağı haline dönüştürür. Bunlar, sadece basireti bağlanmış sonuç vermeyen çırpınışlar olarak nitelendirilebilir.

– İktidarın ömrü kısaldıkça, kuyruklar uzuyor! Kuyruklar uzadıkça, iktidar yönetme yetisini daha çok kaybediyor!Sonuçta, panik havası içinde milletimizi sadece fakirleştirecek bir uygulamayı model olarak takdim ediyor. İktidarın, kendisini daha da yoksullaştıracağını söylediği milletimize bu vesileyle açık çağrıda bulunuyorum: Türkiye, bu ekonomik tabloyu, bu umutsuzluğu, bu fakirleştirme modelini hiç ama hiç haketmiyor. Biz bunları düzeltmeye talibiz. Bunu başarmak hiç ama hiç zor değildir!

Yeniden Değerlendirme Oranı Düşürülmelidir.

Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, 2022 yılı için yeniden değerlendirme oranı %36,2 olarak belirlenmişti.
TÜİK tarafından açıklanan enflasyonun % 19,89 olduğu ülkemizde; Bakanlığın vergi, harç ve cezalar için %36,2 oranında zam yapması,sanırım enflasyonun gerçek seviyesi hakkında bize çok şey söylüyor.
Bu gerçeği bir tarafa bırakırsak, devletin resmi enflasyon rakamlarının bile üzerinde belirlenen ve son 19 yılın en yüksek seviyesinde olan bu artış; bu ekonomik şartlarda vatandaşımızı hiç şüphesiz son derece zor durumda bırakacaktır.

Milletimiz son 5 yılda 5 trilyon 580 milyar lira, dolar bazında ise 2 trilyon 50 milyar dolar vergi ödemiştir.. Ödediği iç ve dış borç anapara ve faiz olarak toplam borç da yine aynı miktara ulaşmaktadır.

Milletimiz hem pandemi şartlarında hem de böylesi bir ekonomik darboğazda bile hedeflenenin üzerinde vergi ödeyerek üstüne düşeni görevin fazlasıyla yapmıştır.

Bu sebeple; kelimenin gerçek anlamıyla ekonomiye karşı bir “yaşam” mücadelesi veren vatandaşlarımızı rahatlatmak adına yeniden değerlendirme oranlarının gözden geçirilmesi çağrısında bulunuyorum. Veya, memur, emekli ve sabit gelirli vatandaşlarımızın da maaşlarını yine %36’dan daha fazla, mesela en az %40 oranında artırılması çağrısında bulunuyorum. Böyle bir politika, enflasyonu azdırması bir yana ekonomide istikrarı sağlayacak ve hatta daha dinamik bir ekonomik yapıyı ortaya çıkaracaktır.

Sayın Cumhurbaşkanı, 1 Ocak sabahına kadar bu konuda bir adım atabilir, yeni ve makul bir oran belirleyebilir. Bazı müteahhit ve işadamlarının milyarlarca liralık vergi borçları silinebiliyorsa, yine kamu bankalarından alınan krediler hala ödenemiyor ve kendilerine bu konuda her türlü kolaylık sağlanabiliyorsa, bir ekonomik savaşın içinde bulunan vatandaşlarımıza da aynı hamiyetperverlik gösterilebilir, hatta gösterilmelidir  diye düşünüyorum.

İktidarın Rakamları ile Milletin Yaşadığı Gerçekler Örtüşmüyor

Basımızın ve kamuoyunun takip ettiği gibi dün hükümet tarafından açıklandı: Türkiye ekonomisi 2021 yılının üçüncü çeyreğinde %7,4büyümüş(!) Bu büyüme vatandaşa ne zaman yansıyacak, gerçekten de yansıyacak mı merak ediyoruz.

Bunun yanında, bunu vesile kabul ederek bir başka şeyi insanımızın dikkatine sunmak istiyorum. Ekonomideki tüm dalgalanmaları, sıkışıklıkları ve olumsuzlukları “dış güçler etkisi” söylemi ile açıklamaya veya kamufle etmeye çalışan iktidar, aynı zamanda meydana gelen ekonomideki olumlu gelişmeleri ise (varsa tabii); bununla da övünebiliyor.

Şimdi soruyoruz; madem %7,4 büyüdük ve madem dış güçler ülkemize operasyon çekiyor; bu nasıl başarıldı? Veya bu da mı başka dış güç mihrakların desteği ve yardımı ile gerçekleşti? Vatandaşın bunu sorgulamaya hakkı olsa gerek.

Demek ki, isteyince olabiliyor. Demek ki “dış güçlere” rağmen başarı elde edilebiliyor. Yaşadığımız son gelişmeler karşısında iktidarın eylem ve söylemlerine baktığımızda diyeceğimiz şey şudur:
Sizin rakamlarınız, insanımızın yaşam şartlarıyla örtüşmüyor. Çünkü,