Çiğ Süt litre fiyatına gelen zammın ardından üreticide rahatlama yaşanırken Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük uyardı:
“Çiğ Süte gelen zam üreticiye can suyu oldu, şimdi sıra tüketicide. Asgari ücrete de aynı oranda zam gelmeli ve halkımızın alım gücü yükseltilmeli. Süt 3.2 TL’den 4.7 TL’ye yükseltildi. Asgari ücret de aynı oranda yükseltilerek en az 4200 TL olmalıdır. Aksi takdirde tüketim düşer, süt bırakmalar başlar” dedi.
Son dönemde girdi maliyetlerinde yaşanan aşırı artışlar nedeniyle üreticinin büyük mağduriyet yaşadığını belirten Eskiyörük şunları söyledi:
“Ben 40 yıllık çiftçiyim. Süt sektöründe bugüne kadarki en ağır kriz başlamıştı. Çünkü aynı anda gübre, yem, akaryakıt gibi bütün girdi maliyetlerde ortalama % 80 oranında artış yaşanırken süt fiyatı sadece % 14 arttı. Üretici artan maliyetlerle baş edemeyip ineklerini kesime göndermeye başlamıştı neyse ki zamanında müdahale edildi. Biraz daha gecikilseydi ölüye serum bağlamak gibi olacaktı. Tam zamanında adım atıldı üretici kurtarıldı. Tarım Bakanımıza ve katkı koyan bürokratlarımıza teşekkür ediyorum.
Açıklanan süt fiyatıyla yangın şu an için söndürüldü. Yem fiyatları ve diğer girdiler artmazsa açıklanan rakam şuan için durumu kurtardı. Dünyada uygulanan 1.3 yem-süt paritesine göre normalde süt fiyatının 5.2 TL olması gerekiyor ancak tüketicinin alım gücünü de düşünmek lazım şuan için artış üreticiyi zor durumdan kurtaracak seviyede. Bundan sonraki süreçte tüketiciyi düşünmeliyiz. Bu artış ortalama %40 civarında raflara yansıyacak, Asgari Ücret de aynı oranda arttırılmalıdır. Çünkü fiyatlar artmışken vatandaşın alım gücünü yükseltmezseniz bu kez tüketim düşer. Tüketimin düşmesi tekrar kriz oluşturur”
KESİN ÇÖZÜM KOOPERATİFLEŞME
Plansız üretimin yarattığı istikrarsızlık nedeniyle ülkemizde bu krizlerin sürekli yaşandığını belirten Eskiyörük, krizleri önlemenin kesim çözümünün kooperatifleşme olduğuna değinerek
“Aynı krizi 2008’de yaşamıştık, o zaman da süt-yem paritesi aynı bugünkü gibi 0,8’e düşmüştü. Seyirci kalındı, üretici çaresizlikten en verimli çağında ineklerini kestirdi. 1 milyona yakın ineğin kesilmesinin ardından yetmezlik oluştu fiyatlar aşırı yükseldi, açığı kapatmak için 3 milyar dolarlık ihracat yapıldı. Üretici zarar görü, tüketici, zarar gördü, Milli Ekonomi büyük kayba uğradı o zamanlar. Halbuki bu kaynağın onda biri ile üretici desteklenseydi kaynaklar yurt içinde kalırdı, bu denli zarar görmezdik.
Aslında konunun temeli plansız üretimden kaynaklanan istikrarsızlık. Bu durum her üründe yaşanıyor. 2016 yılında da aynı kriz yaşanmıştı, o zamanki Tarım Bakanı Faruk Çelik’e konuyu anlattım ve tozlaştırma müdahalesi önerdim. Bakanımız olumlu karşıladı tozlaştırma uygulamasını başlattı, kriz büyük yara açmadan önlendi. Bugün yine yaşandı, şimdilik önlendi. Yapısal sorunlardan kaynaklanan bu krizleri kaldırmanın çözümü kooperatifleşmedir. Ülke olarak 2 tane Türkiye’yi besleyecek zenginliğimiz varken tarımda gittikçe artan kayıplar bir kader değildir. Üretimi planlayıp, kaynakları verimli kullanarak doğru bir destekleme politikasıyla çok kısa zamanda bu sorunları ortadan kaldırmak mümkündür. Kooperatifleşme ile üreticinin maliyetlerini düşürür, kalite ve verimliliği yükseltir, gıda güvenliğini sağlarız. Kayıt dışılığı önleyerek, veri oluşturup üretimi planlayarak fiyat istikrarını koruruz. Bu sayede hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruruz. Bunun için kooperatifleşme öncelikli olarak bir devlet politikası haline getirilmeli” dedi.