CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel, Meclis’te YÖK Kanununun görüşüldüğü oturumda yaptığı konuşmada Ordu Üniversitesi ve Rektörü ile ilgili ibret verici bilgiler paylaştı. Adıgüzel’in konuşması şu şekilde:
Bu yönetim sisteminde, tüm kamu kuruluşlarında, bakan yardımcılarından aşağı yapılan siyasi atamalar birçok kamu kuruluşunu, KİT’ler başta olmak üzere, siyasi arpalığa çevirdi. Diyoruz ki bari üniversite gibi bilim yuvalarında bu olmasın ama gelin görün ki hem siyasi atama hem de kadrolaşma bugün kamu kuruluşları içerisinde en çok da üniversitelerde ön plana çıkmaktadır.
Karadeniz’deki 3 tane yan yana ilde, Giresun, Ordu ve Samsun’da, 3 rektörün 3’ü de AKP’nin milletvekili adayıydı, değişmediyse. Siyasi atama tercihleri Boğaziçi gibi belli bir çıtanın üstündeki üniversiteleri tahrip ederken Anadolu’daki yeni, genç üniversitelerin de maalesef gelişmesine müsaade etmiyor. Sonra da üniversitelerden bilimsel üretim, çağdaş eğitim bekleyebilir misiniz? Boğaziçi’yle ilgili konuştular, dile getirdiler; ben ise sizi çok gezdirmeden, Anadolu’da bir üniversiteye konuk ederek bir röntgen çekip bir üniversitenin anatomisi üzerinden Türkiye’deki üniversitelerin genel hâlini aktarmaya çalışacağım.
Konuşacağımız üniversitede liyakat tavan (!) arkadaşlar. Üniversitenin tıp fakültesini biyolog, güzel sanatları gıda mühendisi, turizm fakültesini de kimyager dekan yönetiyor. Yetmedi, ilahiyat fakültesini de 2 profesörümüz olmasına rağmen ilahiyat kökenli rektörümüz vekâleten götürüyor. Üniversite sekreterliği ise daha bir enteresan, üniversite sekreterliğinin kadrolu bir görevlisi var yani asıl üniversite sekreteri kadrosu olmasına rağmen tedviren başka biri genel sekreter olarak üstüne atama yapılıyor, asıl sekreterse dördüncü katta bir odada oturuyor. Yani üniversite genel sekreterlik makamına, mevcut genel sekreterin üstüne âdeta kuma getirilmiş oluyor; bunu ben demiyorum, Sayıştay raporu diyor.
Burada Sayıştay raporunda hemen göstereyim, bulgu 3’te genel sekreterlik kadrosu dolu olmasına rağmen tedviren görevlendirilme ve başka memurların kadrolarda görevlendirildiği, bunun usule aykırı olduğu açık açık yazıyor değerli arkadaşlarım.
Üniversitede adrese teslim ilanlarla yapılan kadrolaşma öyle bir hâle gelmiş ki artık sahte belgelerle atamalar yapılır noktaya gelmiş. Tabii, kadrolaşma böyle olunca bir de bakalım başarı çizelgesi nasıl acaba? Bu da elimdeki başarı çizelgesi, resmî olarak var. Burada 64 kriter var, bu üniversitenin başarı değerlendirmesinde. 22’si tüm yıllarda boş, 30’u 2021 yılında boş, 13 kriterde de üniversite geriye gitmiş.
Mesela, uluslararası kongre, sempozyum sıfır;
öğrencilerin yapmış olduğu endüstriyel proje sayısı sıfır;
akredite program sıfır;
başvurulan patent sayısı sıfır;
YÖK, TÜBİTAK Bilim Teşvik Ödülü sayısı sıfır;
üniversite laboratuvarında geliştirilen hizmet sayısı sıfır;
AR-GE’ye harcanan yatırım sıfır;
endüstriyle yürütülen ortak proje sıfır;
üniversitenin dünya endeksindeki sırası sıfır.
Türkiye sıralaması, yeri boş.
ODÜ’DE BAŞHEKİME KARŞI REKTÖR-FETÖ DAYANIŞMASI
Şimdi, bir rektör düşünün arkadaşlar, masasının sağ üst çekmecesindeki defterde üniversite personelinden kimler Alevi, kimler solcu, kimler ülkücü; onu yazıyor. Evet, bunun hakkında soru önergesi de verdim, buna tatmin edici bir cevap da alamadım. Bu kadar liyakatsiz görevlendirme olunca işini iyi yapan liyakat sahibi, kariyer sahibi birisini isterler mi? Tabii ki istemezler. Bu yüzden bu rektör ve ekibi işi gücü bıraktı, tıp fakültesi hastanesi başhekimiyle uğraşıp onun önünü kesmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken de tıp fakültesinde FETÖ iltisaklı, geçmişte FETÖ’yle iltisakı olan bir ekiple iş birliği yapmaktan da çekinmiyorlar. Tabii, bunu yaparken bu rektörün de FETÖ iltisaklı bu ekiple aynı yollardan geldiği, yürüdüğü görülüyor.
Şimdi bu detaylara girmeyeceğim ama isterlerse buna da gireriz. Peki, ihaleler nasıl? Yeni ilahiyat fakültesinin ihalesi 4 kere iptal edildi, 5’incisi yapılıyor, onda da sorun var. Yani projeler yapılıp yapılıp çöpe atılıyor ve döviz kuru, proje bedelleri, enflasyon kayıplarıyla şu ana kadar zarar 100 milyonu geçti.
30 milyona yapılacak olan bir ihale şu anda bedel olarak 150 milyona ulaştı değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu getirilen kanunla bir disiplin cezaları meselesi var. Yani disiplin cezalarının tanımlamaları net olmalı ki onunla ilgili üniversiteyi ya da kurumları yöneten insanların bir değerlendirme yaparken kendi katkılarını, kendi kanaatlerini ortaya koymamaları lazım.
Şimdi, burada AKP’li hatip biraz önce geldi, dedi ki: “Sigara yasağı için bir bardak suda fırtına koparılıyor.” Şimdi ben size bir örnek vereceğim, mesela Ordu Üniversitesinde bir sigara timi var, başında da rektör var; şimdi, geliyor, çocuğu yakalıyor sigara içerken, sonra “Ara bakayım babanı.” diyor, telefonla babasını aratıyor, babasına oğlunu şikâyet ediyor ve o çocuğu rencide ediyor, babası da “Sen ne karışıyorsun benim oğluma?” diyor. Bir rektör düşünün, sigara timiyle şu andaki kanunla bile yaptığı işlere bakın, bununla ne hâle geleceği de aşikâr. Mesela üniversite performans yönergesi var; kılık kıyafete bakarak, giyim kuşama bakarak Ordu Üniversitesi Rektörü insanlara birtakım yaftalar yapıştırıyor. Geçtiğimiz günlerde bir konser yapıldı, demiş ki öğrencilere: “Bundan sonra konser burada yaptırmayacağım çünkü kızlar açık giyiniyor.” İşte, bu rektör gibi yöneticilerin olduğu yerlerde bu disiplin yönetmeliğinin de ne hâle geleceği de aşikâr….