CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, TBMM’de görüşülen Yükseköğretim Kanun Teklifi ile ilgili CHP Grubu adına söz alarak, hem ilgili teklifteki hataları ve eksikleri, hem de yükseköğretimde yaşanan sorunları dile getirdi.
YÖK’te çok değişik şeyler oluyor, alışılagelmiş şeyler değil!
Konuşmasına YÖK’le ilgili maddeler görüşülürken YÖK Başkanı ya da YÖK Başkan Vekilinin TBMM’de bulunmamasına dikkat çekerek başlayan Karabıyık, “YÖK’te çok değişik şeyler oluyor, alışılagelmiş şeyler değil!” uyarısında bulundu.
CHP’li vekil, YÖK Yürütme Kurulu üyeleri toplantıda bulunmadan birtakım kararlar alındığını, “Biz karar verdik, tepeden talimat geldi. YÖK Yürütme Kurulu üyeleri gelsin imza atsın” dayatması yaşandığını, üniversite barajlarının da bu şekilde kaldırıldığı şaibesi olduğunu hatırlattı. Bu iddialarla ilgili verdiği soru önergesine de yanıt alamadığını söyleyen CHP’li vekil, “Böyle bir uygulama son derece yanlış, etik değil, bunu defalarca söyledik. YÖK bu şekilde uygulamalara imza atıyor, hatta bazen YÖK’ün haberi olmuyor, tepeden verilen talimatlarla YÖK Yürütme Kurulu’nun sadece imzasını alarak, belki bir araya bile gelmeden kararlar alınıyor. Ya da bazen de Kurul acil toplanıp, gündem çok kısa bir süre önce verilip, tartışmaya açılmadan kararlar alındığı şaibeleri de oluyor.
Ayrıca son dönemde, bir üye atamasında, önce “Üniversitelerarası Kurulca seçildi” denildi. Aynı gün, mükerrer sayıdaki Resmî Gazete’de ilan değişti. Üniversitelerarası Kurulca seçildi denilen aynı kişi için, “Cumhurbaşkanı kontenjanından seçildi” denildi. Halihazırda 14 olması gereken Cumhurbaşkanı kontenjanı 15’e çıktı. Bu konuyu gündeme getirdiğimizde ise, bu kişiden istifa geldi, ya da istifa ettirildi. Bunlar hem komik, hem üzücü uygulamalar hem de Türkiye’de yükseköğretim yönetimine yakışmıyor” sözleriyle konuya dikkat çekti.
Hak edilmeyen cezalar verilebilir!
Görüşülen kanunla yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilere ilişkin disiplin cezasını gerektiren fiiller, uygulanacak cezalar ve disiplin sürecinin belirlendiğini vurgulayan Karabıyık, “Bu konular 2547 sayılı YÖK Kanunu’nun 54’üncü maddesinde ifade ediliyor, aynı kanunun 65’inci maddesinde yer alıyor. Bu konuyu Anayasa Mahkemesine götürdüğümüzde, Anayasa Mahkemesi “Bu kararlar kanunla düzenlenmelidir” dediği için, ilgili yönetmelikler bir kanun maddesi çerçevesine aktarılarak aynen getirilmiş durumda. Yani Anayasa Mahkemesinin “Yapın.” dediği güya yapılıyor; ancak burada sübjektif, net olmayan ifadeler var. Karar alıcıların keyfî uygulamalarına zemin hazırlanıyor; suistimale açık madde ile, isteyen yönetici, Boğaziçi Üniversitesi’nde de, diğer tüm üniversitelerde de istediği gibi bu durumu kullanıp gerçekten hak edilmeyen cezalar verebilir. Ve unutmayalım Anayasa’ya göre, “Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri belirliliktir. Bu ilkelere göre yasal düzenlemeler hem kişiler hem de idare yönünden kuşkuya ya da aksamaya yer vermeyecek şekilde net ve anlaşılır olmalıdır. Kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşılık koruyucu önlem içermelidir.” Ancak maddede öyle olmadığını görüyoruz” dedi.
Şimdi ne oldu, ne değişti?
Konuşmasında Vakıf Üniversiteleri gerçeğini de gözler önüne seren Karabıyık, iktidarın kendi getirdiği kanun teklifini, bir süre sonra yine kendi değiştirdiğini vurguladı. CHP’li Karabıyık, bu duruma bir örnek olarak, daha önce, ekonomik birtakım sıkıntılar olması halinde öğrencileri korumak amacıyla Vakıf üniversitelerine öğrenci gelirlerinin yüzde 2’sini nakit olarak kendi adına açtıkları hesapta tutun dendiğini ve nakit olması konusunda AKP’nin ısrar ettiğini, şu anda ise teminat mektubuna değiştirildiğini söyledi ve “Ne oldu, ne değişti? Vakıf üniversiteleri itiraz mı ettiler? Onların baskısı altında mı kaldınız?” diye sordu.
Ayrıca, bir üniversiteye vakıf üniversitesi diyebilmek için bir yıllık toplam maliyetinin ne kadarının öğrencilerden elde edilen gelirlerle karşılandığının önemli olduğunu hatırlatan Karabıyık, “Eğer bir vakıf üniversitesinin toplam maliyetinin yüzde 90’ı, 95’i, yüzde 100’ü öğrencilerden elde edilen gelirle götürülüyorsa buna vakıf üniversitesi denebilir mi? Vakıf burada ne yapıyor, ne işe yarıyor? O zaman burası bir ticarethane görünümünde oluyor. Bunu bütün vakıf üniversiteleri için söylemiyorum. Bunlara çok net olarak uyan vakıf üniversitelerimiz de var tabii ki” dedi.
Yine bazı üniversiteler hariç, vakıf üniversitelerinin kendilerine getirilen birtakım sorumluluklardan kaçmaya çalıştıkları uyarısında bulunan Karabıyık, bu vakıf üniversitelerinin lehlerine olacak birtakım değişiklikler için külliyeye, YÖK’e, vekillere baskı yaptıklarını da söyledi.
Hakkında şaibe olan üniversitenin ismi değişiyor!
İlgili kanun teklifinin bazı vakıf üniversitelerinin isim değişikliklerini yapan maddesinde, madde gerekçesinin yetersiz olduğuna dikkat çeken Karabıyık, “İsim değişikliği yapılması teklif edilen üniversitelerden bazılarıyla ilgili olarak basında da yer alan birtakım şaibeler var ve Sayın YÖK Başkanı, bizim sorumuzun ardından “Soruşturma devam ediyor.” diyor Biz sormasak bu şaibeler konuşulmayacak.” dedi. CHP’li Karabıyık, “Bu isim değişikliği neden yapılıyor? Soruşturması devam eden, hakkında şaibeli kararlar olan, 5-6 soruşturması olan bu üniversitelerin isimleri değişince bazı sorumluluklardan mı kurtulacaklar? Biz bunu bilmiyoruz. Gerekçeleri ile ilgili açıklama yapılmadan, bize bilgi verilmeden, isim değişikliği talep eden üniversitelerden bazılarının şaibeleri devam ederken, soruşturmaların da sürdüğü bir ortamda bu üniversitelerin isim değişikliğinin getirilmesi ve kabul edilmesi doğru değil” uyarısında bulundu.
Mağduriyetleri gidermiyor, sorunları çözmüyor!
50/d’deki araştırma görevlilerinin 33/a’ya taşınmasını doğru; ancak eksik bulduklarını dile getiren Karabıyık, Komisyonda bu konuda önergeler verdiklerini, güvenceli istihdam, akademik özgürlük ve demokratik öğrenme ikliminin son derece önemli olduğunu vurguladıklarını; ancak bir değişiklik yapılmadığını söyledi. Bu maddenin, mağduriyetleri, özlük hakkı kayıplarını ortadan kaldıracak şekilde getirilmesi gerektiğini, bu eksik haliyle birtakım özlük haklarını geri getirmediğini, mağduriyetleri, sorunları çözmediğini söyledi.
Türkiye’nin en başarılı gençleri şu anda işsiz, geleceklerinden kaygı duyuyor!
Konuşmasında 100/2000 Doktora Projesine ve burslularına da değinen Lale Karabıyık, “Türkiye’de daha önce olmayan biomalzeme, aşı, nanoteknoloji, robot, moleküler onkoloji gibi çok önemli 100 alanda doktora programları, yetkinliği olan belirli üniversitelerde başlatıldı; ardından diğer üniversitelerde de doktora programları açıldı. 2 bin öğrenciyle başlayan projede öğrenci sayısı 5 bine çıktı. Bu öğrencilere verilen bursların asgari ücretten aşağı olmayacağı ve projenin ikinci aşamasında da bu bilim insanlarının üniversitelerin kadrolarına yerleştirileceği söylenmişti. Tabii ki tematik kadrolarını taşıyarak yerleştirilmeleri gerekiyordu.
Peki ne oldu? Türkiye’nin en başarılı gençleri üniversitelerden seçildi, bu gençler eğitildi; şimdi bir kısmı mezun, işsiz, hiçbir üniversitenin kadrosuna yerleşememiş durumda; bir kısmı ise eğitimine devam ediyor, kendilerine “En az asgari ücret kadar burs.” denildiği hâlde 3.825 lira burs alıyorlar. Üniversitede araştırma görevlilerinin yaptığı her işi yapan; ancak özlük hakları olmayan, Türkiye’nin geleceği için kıymetli bu gençlerin gelecek kaygıları, süreç içerisinde artarak devam ediyor. Üstelik bu projenin finansman sorunu da yok. Kaynakları, bu proje için hazırlanan burs yönetmeliğinde çok net belirlenmiş. Bunu dile getirdik; ancak nasıl çözüm olacağının henüz cevabını alamadık. Kalkınmanın temeli, en önemli yapı taşı eğitim. Onlara bu sorunlarının birkaç ay sonra çözüleceğinin sözünü veriyoruz. Bu mağduriyeti biz çözeceğiz!” dedi.
Biz YÖK’ü kaldıracağız; ancak YÖK’ü zaten AKP görmezden geliyor!
Görüşülen kanun teklifi ile MİT bünyesinde kurulan Millî İstihbarat Akademisi’nin Anayasa’ya aykırı olduğunu söyleyen Karabıyık, “Millî İstihbarat Akademisi, lisansüstü eğitim öğretim yapacak yani istihbarat ve millî güvenlik alanlarında lisansüstü eğitim, bilimsel araştırma, yayın yapacak. Lisansüstü eğitim yapıyorsa bir kere akademi olmaz da, buna “yükseköğretim kurumu” demek lazım. Anayasa’ya göre bu kurumun YÖK’e bağlı olması, YÖK’ün programı çerçevesinde planlanması gerekirken, şu anda MİT tarafından bu şekilde bir akademinin kurulacağı ifade ediliyor. Bu noktada Anayasa’ya aykırı olduğunu hatırlatmak gerekiyor” dedi ve AKP sıralarına seslendi: “Biz YÖK’ü kaldıracağız; ancak siz hem “YÖK var.” diyorsunuz, hem de YÖK’ü siz lağvediyorsunuz, siz tanımıyorsunuz!”
Hiçbir kontrol, denetim olmadığı gibi çok geniş haklar verildi!
CHP’li vekil, Türk-Japon Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıllarda kuruluşunun TBMM’de gecenin geç bir saatinde, apar topar olarak gerçekleştiğini hatırlattı.
Türk Japon Üniversitesi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi tutulmadığını ve hiçbir kontrol, denetim olmadığı gibi çok geniş haklar ve Pendik’te bir orman arazisinin üniversiteye devredildiğini dile getiren Karabıyık, bu konuyu denetimsizlik ve üniversiteye nakledilen orman arazisi konusunu Anayasa Mahkemesine götürdüklerini ve haklı bulunduklarını vurguladı. TBMM’de görüşülen YÖK Kanunu’nda yer alan denetim maddesinin, aradan geçen uzun sürenin ardından, yalnızca Anayasa Mahkemesi’nin kararı gereği yapıldığını ifade etti.
Görüşülen teklifteki arazi kullanımı ve kiralama maddesi ilgili “Burada halen Anayasa’ya aykırılık söz konusu, ve Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği karara uyan bir durum değil. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin kararı etkisiz kılınmış oluyor, arazi tahsisine ilişkin yargı denetiminden de kaçırılmış oluyor” uyarısında bulundu; arazi kullanımı ve kiralama ile ilgili bu maddenin ısrarla geri çekilmesi gerektiğini vurguladı.
Bu işler böyle yürüyorsa gerçekten çok büyük sorunlar var demektir!
Lale Karabıyık, YÖK’ün yaptığı çalışmalara bakıldığında, gençlerin istihdamına, nasıl daha iyi bir üniversite olacağına, daha iyi bir eğitim verileceğine yönelik bir çaba olmadığına dikkat çekti.
CHP’li vekil, Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK’ün birlikte bir çalışma yapılarak ortak müşterekte okul öncesinden yükseköğretime kadar da ciddi bir planlama yapmadığı için sınav başarılarının sürekli düştüğünü ve baraj kaldırılarak sorun giderilmeye çalışılsa da gerçek bir çözüm üretilmediğini vurguladı.
Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’e, eğitim sisteminde yaşanan sorunlarla ilgili sürekli olarak önerge verdiklerini; ancak çoğuna bir yanıt alamadıklarını, ya da az sayıda önergeye de olsa, geçiştirici yanıtlar aldıklarını dile getiren Karabıyık, “Bu işler böyle yürüyorsa gerçekten çok büyük sorunlar var demektir” dedi.
Hiç merak etmeyin gençler, hiç merak etmeyin bizi dinleyenler, biz geliyoruz!
CHP’li vekil CHP Grubu adına yaptığı konuşmasını, “Hiç merak etmeyin gençler, hiç merak etmeyin bizi dinleyenler, biz geliyoruz. Türkiye’nin bütün sorunlarını çözeceğimiz gibi, okul öncesi eğitimden yükseköğretime, lisansüstüne kadar doğru planlamamızla eğitimdeki bütün sorunları da çözeceğiz. Türkiye’nin kalkınmasına öncelik verecek, gençlerin gelecek kaygılarını ortadan kaldıracak, bütün ailelerin sorunlarını çözecek, bütün ailelere nefes aldıracak ve iyi bir eğitim verecek doğru bir eğitim sistemini kurarak sizin karşınıza geleceğiz; yol haritamızı Yarının Türkiyesi için Ortak Politikalar Mutabakat Metni Tanıtım Toplantısında açıkladık” sözleriyle tamamladı.