15 Temmuz darbe girişiminin ardından, “Yurtdışındaki FETÖ okullarını devralmak” için kurulan ve “gölge
bakanlık” olarak işleyen Türkiye Maarif Vakfı’na bütçeden aktarılan pay her geçen yıl artıyor.
Resmi Gazete’de yayınlanan cumhurbaşkanı kararına göre, Türkiye Maarif Vakfı’na MEB bütçesinden
5,7 milyar TL kaynak aktarılacak. Bu rakam, 2016 yılında Vakfa aktarılan 90 milyon TL’nin 63 katına denk
geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan kendisine yakın üyeleri atadığı ve böylece eğitimin planlanması ve
yönetiminin Saray’a bağlanmasının kılıfı olan Maarif Vakfı, kamuda tasarruf tedbirlerinden muaf tutulmuş
durumdadır. Eğitimin güncel gereksinimlerini karşılamaktan ve öğrenci/eğitim emekçilerinin ihtiyaçlarını
gidermekten uzak olan MEB bütçesinden bu kadar büyük bir kaynağın aktarılması, AKP iktidarının
kamusal eğitime ne kadar az önem verdiğini açıkça gösteriyor.
Bir öğün okul yemeğine kaynak ayırılamazken Türkiye Maarif Vakfı’na ödenen para yıllara göre şöyle:
2016: 90 milyon TL
2017: 241 milyon TL
2018: 351 milyon TL
2019: 422 milyon TL
2020: 259 milyon TL
2021: 1 milyar 77 milyon TL
2022: 1 milyar 871 milyon TL
2023: 2 milyar 955 milyon TL
Eğitim politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında şeffaflık, hesap verebilirlik ve katılımcılık
esastır. Böyle bir vakfın kurulması akıllara birçok soru işareti getirmektedir.
Bu paranın nereye gideceği net olarak biliniyor mu? Vakfın hangi faaliyetleri için kullanılacağı şeffaf bir
şekilde kamuoyuna açıklanıyor mu?
Kamusal eğitimde yaşanan sorunlar göz ardı edilirken, Vakfa ayrılan bu devasa bütçe, eğitimde
eşitsizlikleri derinleştirmeyecek mi? Bu durum, kamu kaynaklarının şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde
kullanılması ilkesine aykırı değil mi?
Kamu kaynakları öncelikli ihtiyaçlara göre değil, siyasi ve ideolojik tercihlere göre mi dağıtılmaktadır?
Burada asıl sorulması gereken, bir devlet neden vakıf kurar sorusudur. Amaç, kamu kaynaklarının, meşru
görülecek bir yöntemle bütçe dışına çıkarılarak, denetimden uzak bir şekilde harcanması, kendilerine
yakın tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerine yasal kılıf hazırlanması, devlet kasasından bu yapılanmalara
para aktarılmasıdır.
Kamusal eğitim için kullanılması gereken milli eğitim bütçesinin, tüm denetimlerden muaf hale getirilmiş
Maarif Vakfı ile paylaşılması derhal engellenmelidir.
Vakıflar üzerinden para aktarıldığını, denetimden uzak şekilde kaynakların keyfi kullanıldığını, paralel bir
devlet yapılanması oluşturulduğunu , vakıflara yapılan bağışlar ve destekler üzerinden bir torpil sistemi
yaratıldığını görüyoruz!
Unutmayalım ki, eğitim, bir ülkenin geleceğidir. Bu geleceği ipotek altına alacak adımlara izin
vermeyecek, tüm öğrencilerimiz için kamusal, bilimsel, laik, nitelikli ve erişilebilir bir eğitim sistemi için
mücadelemizi sürdüreceğiz. Eğitime ve geleceğe sahip çıkmak Cumhuriyete sahip çıkmaktır! Herkesi bu
sorumlulukla hareket etmeye, eğitime ve geleceğine sahip çıkmaya davet ediyoruz!