Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ahmet Ozsoy

İzmir’de Bir Sokağın Anatomisi

Bugünlerde toplumun bir kesiminin acil gündemi bu hafta meclise getirileceği düşünülen Hayvan Hakları Yasası. Dış ilişkilerle ilgili olarak Çin-Tayvan meselesi, diğer yanda da gündemden koca bir yıl düşmeyen, düşmemesi gereken bir Gazze yani Filistin meselesi. İzmir’de ise belediyelerimizle ilgili, işten atılan işçilerle ilgili, maaşlarını alamayan personelle ilgili gündem de öylesine önemli konular varken, benim konuşmak istediklerimi okuyan herhalde başka işin mi yok diyecektir.

Elbette herkes gibi bende toplumu meşgul eden bu konularla sonuna dek, elimden geldiğince duyarlıyım ve herkes gibi bende gerek basın aleminde gerek görsel medyada elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Ama bir gerçek var ki tüm olanları farklı yönlere saptırıp buradan siyasi çıkarlar sağlamaya çalışanları gördükçe yeter bu saçmalıklar dememek için bazen kendimi zor tutuyorum. Benim konum en azından bugün çok farklı. Çünkü evimden metroya dek uzanan yüz metrelik mesafede her gün görmek zorunda kaldıklarım beni gerçekten çileden çıkarıyor bir İzmir sevdalısı olarak.

Evimin dış kapısından sokağa adım atar atmaz okul kapısı önünde onların ellerindeki çeşitle yiyecek-içeceklerle bekleşen velilerle karşılaşıyorum. Doğaldır çocuklarını bekleyeceklerdir ama ellerindekileri tükettikten sonra sağa sola atılan şişe (her türden) kağıt, torba ve sigara izmaritleri ile karşılaşıyorum.

Birkaç adım ötede okulun bahçe duvarları kıyısında kedi köpekler için bırakılmış bir kısmı yerde diğerleri kaplar içerisinde mamalar ve su kapları ile karşılaşıyorum. Her biri ayrı bir mikrop yuvası. Okul kapısının tam karşısında dut ağacından düşen dutların yerde ayaklar altında ezilerek doğal olarak her türlü mikrobun yayılması için ortam yaratmış olduğunu hüzünle görüyorum. Anlayacağınız bir ilköğretim okulu ve çocukların kapıdan adımlarını atar atmaz karşılaştıkları mikrop yuvaları. Burası sözde güzel İzmir’in en gözde semtlerinden biri.

Bazen düşünüyorum da kentimizden bahsederken ağzımız kulaklarımıza varıyor ama yaşadığımız bu kentte yapılması gereken hizmetlerin ne olduğuna, nasıl olduğuna, hizmet kalitesine asla bakmıyoruz. Dolayısıyla kendimizi her gün biraz daha kandırarak doğru olmadığını bildiğimiz bir masal anlatıp duruyoruz.

Tıpkı dünyanın en gözde kentleri arasında 37. Sırada olmamız gibi.

Devam edelim kaldığımız yerden.

Evden çıkıp metro istasyonuna doğru yaklaşık 100 metrelik mesafede ilerlerken önce ağızlarına dek dolmuş hatta biri yarı yarıya parçalanmış çöp konteynerleri ile karşılaşıyorsunuz. Onun karşısında içi dolu olduğu için kapağı yerinden oynamayan atık eşya kumbarası.

Daha sonra inşaat çalışmaları nedeniyle yer yer yol üzerinde bırakılmış donmuş harçlar, üzeri çöp dolu bir merdiven ve bitiminde yokuş olması nedeni ile merdiven başlangıcına konulan bir tek kişilik bank. (Neden tek kişilik kondu bilemiyorum. Geçmişte üç kişilik idi, işe yarıyordu karı koca yaşlı bir çift için)

Bank’ın önü haftalardır hiçbir temizlik elemanı uğramadığından dolayı sigara izmariti dolu, yan tarafta PTT kutusunun önü arkası çöp yığını ( Cam ve plastik şişeler, torbalar, kağıtlar, yiyecek artıkları vs. Bu sorunu HİM’e bildirdiğim halde hala bir adım atılmadı)

Merdivenden inince yola park etmiş arabalardan dolayı aralardan geçebilmek için dansöz kıvraklığına sahip olmak gerekiyor.

İncecik genç bir fidansanız fazla sorun olmayabilir sizin için.

Ya kaldırımdaki kesilmiş ağaç dalları.

Onların üzerinden atlatmak mümkün değil kaldırımı terk etmeniz gerek.

Tüm bunları geçtiniz diyelim.

Birkaç adım sonra elektrik kablosu için kazılan kaldırım üzerinden geçmeniz gerekiyor. Gelişigüzel atılmış kum ve çakıllar kaldırım ve yolun üzerinde hem insanlar hem de araçlar için açık bir tehlike.

Bu kazı ve taş döşeme işlerini yapanların başında hiç mi yetkili biri yok?

Kaldırılıp tekrar yerleştirilen taşların döşemesindeki o rezillik insana acı veriyor. Belediye yetkililerine soruyorum.

Bu işleri kontrol edecek hiçbir yetkiliniz yok mu?

Böyle kalitesiz, bir çalışmayı bu kente nasıl yakıştırıyorsunuz?

Yapılan rezillikleri görmek için muhakkak birinin zarar görmesi mi gerekiyor?

Burada da bitmiyor elbet sokağın kötü görüntüleri.

Metroya girmeden önce sağda solda hatta metro duvarının üzerinde hayvanlar için bırakılmış mamalar.

Civardaki kafelerden alınmış kafelerin boş kağıt bardakları,

Metroya girmek için attığınız adım sonrası artık rutinleşmiş yürüyen merdiven arızaları.

Özellikle Hatay- Hakim evleri metrosunda haftalardır süren bir türlü bitmek bilmeyen yürüyen merdiven çalışmaları.

Bir sokağı anlattım size İzmir’in değerli Belediye başkanları. Sayın Tugay ve Sayın Kınay.

Yeni atamalardan fırsat bulursanız yetkili birimlerinize lütfen sorun bu anlattıklarımı.

İnanın benim anlattıklarım gerçeğin çok küçük bir kısmı. Lütfen bakın kentin sokaklarına ne haldeler.

Ben Basın Sitesinde bir sokağı anlattım böyle yüzlercesi olduğuna eminim.

Ne diyeyim kalın sağlıcakla.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER